Kategoriler
Ortadoğu

İran rejimi karşıtı silahlı grup Ceyşu’l Adl ile röportaj

“Vahşet ve ayrımcılığa karşı savaşıyoruz”

1. Bize Ceyşu’l Adl’i tanıtabilir misiniz? Siz kimsiniz, hedefiniz, ideolojiniz ve metodolojiniz nedir?

Ceyşu’l Adl, Beluç halkının ve İran’daki Ehli Sünnet’in maddi ve manevi haklarını korumayı hedefleyen bir halk hareketidir.

Bizler dini, milli ve insani izzetimizi, onurumuzu savunmak için Velayet-i Fakih rejimine karşı ayaklanan sıradan insanlarız. Aramızda tüm toplum kesimlerinden insanlar var. Beluç aşiretlerinin ileri gelenleri ve güvenilir kimseleri, alimler, akademisyenler, hükümet elemanları, vesaire. Tüm bu insanlar ızdıraplar çekti ve bir amaç için bir araya geldiler. Bu da dinimizi ve milletimizi savunmak ve insanlık onurumuzu korumaktır.

Bizler Müslümanız, İslam bize hürriyeti ve adaleti öğretir. Peygamberimiz ne zalim ne de mazlum olun buyurur. Dinimiz nezaket ve yumuşaklık dinidir. Aynı zamanda onur ve izzetin dinidir. Bizler kendimizi Velayet-i Fakih rejiminin akidemize, toprağımıza ve varlığımıza karşı yok edici planlarına, vahşetine ve ayrımcılığına karşı savunuyoruz. Bunu, dinimizin kahramanca bir parçası olarak gördüğümüz Allah yolunda cihat ile yapıyoruz.

2. Ceyşu’l Adl’in geçmişinden bahseder misiniz? Grup ne zaman ne kim tarafından kuruldu? Tarihinin önemli aşamaları nelerdir?

Ceyşu’l Adl hicri 1391, miladi 2012 senesinde, liderimiz Selahaddin Faruki ve beraberindeki bazı Beluç savaşçılarca kuruldu.

Tabii olarak, tüm Ortadoğu’yu ateşe veren ve kendi apokaliptik ideallerini gerçekleştirmek için dünyayı bir üçüncü dünya savaşına sürüklemeye çalışan Velayet-i Fakih gibi bir rejime karşı yapılan mücadelenin her günü mühim ve hayatidir. Elbette herhangi bir dış desteğiniz olmadan böyle bir rejime karşı savaşıyor olmanız zordur. Ancak neticede, ülkenin içerisinde bulunduğu günler, karşı karşıya kaldığımız en mühim ve en tesir edici durum niteliğinde.

“Tüm Sünnilerden katılım var”

3. İranlı Sünnilerin ve özellikle Sünni Beluçların Ceyşu’l Adl’e dair kanaati nedir? Size karşı tavırları olumlu mu? Halkla ilişkileriniz nasıl?

Açıklamam gerekir ki Ceyşu’l Adl ana olarak iki halk tabanına bağlıdır: Sünni İranlılar ve Beluç halkı. Bizler İran’da iki sebeple zulme uğramaktayız. Bunlardan biri mezhepçi zulüm iken, diğer Beluç olmamız sebebiyle gördüğümüz zulümdür. İran’ın dört bir yannda, farklı etnik gruplardan birçok Sünni vatandaş yaşıyor ve onlar da tam olarak bizimle aynı durumu yaşıyorlar. Yani onların da zulme ve ayrımcılığa uğramalarının sebebi Sünni olmaları.

Bu müşterek ızdırap bizler arasında bir ittihat oluşturdu. Şimdi saflarımızda Horasan’ın, Kürt bölgelerinin, Arap bölgelerinin ve İran’ın farklı bölgelerinin Sünnilerinden kardeşlerimiz bulunuyor.

Tahran rejiminin hükümet karşıtlarına yönelik kanunları oldukça sıkı ve sert. Yalnızca birkaç gün önce Enformasyon Bakanı, yurt dışındaki Farsça bir uydu kanalını terör örgütü ilan etti ve bu kanalla iş birliği içerisinde olmanın cezai suçlamalara yol açacağı uyarısında bulundu. Hükümetin muhalefete karşı şiddetinin kapsamını siz hayal edin.

Kendimden emin bir şekilde diyebilirim ki ülkedeki hiçbir muhalefet, hükümetin öfkesini bizim halkımız ve Ceyşu’l Adl ile iş birliği yapma suçlamasında bulunulan kimseler kadar fazla tatmamıştır. Zahidan’daki Kanlı Cuma’da, namaz kılan mazlum protestocular, yalnızca hükümet aleyhine slogan attıkları ve bir askeri merkezin duvarını taşladıkları için vahşice katledildi. Onlara yöneltilen suçlama Ceyşu’l Adl mensubu olmalarıydı. Elbette bu iddia, söz konusu mücrim katliamın sorumluluğundan kaçmak için ortaya atılan büyük bir yalandı.

Size söylemek isterim ki böylesi koşullarda dahi çok sayıda insan saflarımıza katılıyor. Sadece Beluç milleti değil, aynı zamanda İran’daki Ehli Sünnet ve hatta birçok Şii vatandaşımız dahi hükümete karşı savaşmak için bize katılım sağlamak istiyor. Tüm bunlar ise halkın Ceyşu’l Adl’e bakışını gösteriyor.

“Dış destek aldığımız iddiası yalan”

4. İran rejimi Batı, İsrail ve ABD’nin sizi desteklediğini iddia ediyor. Sizin bu iddiaya yanıtınız ve Batı ile ABD’ye yönelik pozisyonunuz nedir?

İran rejimi aşırı derecede kurnaz ve aldatıcı bir hükümettir. Kanaatime göre, dünyadaki mevcut vaziyette hiçbir yönetim Velayet-i Fakih kadar düzenbaz ve hilekar olamaz. ABD, Batı ve İsrail, bizleri iş birliği yapmakla suçladıkları yegane taraflar değil. Bu listede Suudi Arabistan, diğer Arap ülkeleri, Pakistan ve diğer ülkeler de var. Ancak söylemem gerekir ki rejimin tüm bu ithamları yalandan ibarettir.

Hükümet yetkilileri ve İran milliyetçisi çevrelerdeki propaganda aygıtı bizleri “bölücü” olmakla suçluyor ve İran’ı bölmek istediğimizi söylüyor. İran’ın mezhepçi çevrelerinde “tekfirci” olarak sunuluyoruz. Uluslararası seviyede diplomatik amaçlarla bizi “dış ülkelere bağlı” olarak niteliyorlar. Ancak tüm bunlar yalan.

5. İran’daki Sünnilerin ve özellikle Sünni Beluçların durumu nedir? İran rejimi Sünnilere nasıl muamele ediyor?

İran rejiminin, Humeyni ve Hamaney gibi aşırı din adamlarının fikirleri gibi mezhepçi fikirler üzerine inşa edilmiş bir yönetim olduğu bir gerçektir. İran’da hükümet haline getirilen, bir mezhebin belirli bir çevre tarafından yorumlama tarzına itiraz edenler, ister Şii olsun ister Sünni olsun zulme uğrar.

Bir diğer deyişle -hükümet yetkililerinin kendilerinin de itiraf ettiği gibi- tüm İranlılar iki kategoriye ayrıldı: Rejimden yana olanlar ve olmayanlar. Hükümetin çizdiği hat içerisinde hareket edenler “onlardan”, hükümetin arzuları hilafına hareket ise “onlardan değil”.

Ancak Ehli Sünnet’in durumunda iki kat bir zulüm mevcut. Sünni Beluç halkı açısından ise bu iki kat zulüm de kat be kat artıyor. Yöneticilerin düşüncelerinin temeli, Ehli Sünnet’e karşı anut ve düşmanca fikirlerden kaynaklanıyor. Diğer taraftan, genel olarak hükümetle aynı hat üzerinde olmamakla beraber, Beluç halkının etnisitesi ve dili de hükümetten farklı. Bu, halkımızın tüm İranlılara kıyasla en kötü durumda olduğu anlamına geliyor.

Şayet refaha, iktisadi, mali, siyasi ve eğitime dayalı göstergelere bakarsanız, ayrıca İran halkı arasında güç ve servetin dağılımına da göz atarsanız, bir şeyi fark edersiniz. O da Belucistan’daki halkımızın ve diğer Sünni bölgelerinin en kötü durumda olduğudur.

Dini ve insani onurumuz hükümet tarafından çiğneniyor. Babalarımız, akaryakıt alıp satarak bir lokma ekmek kazanmaya çalışırken öldürüldüler. Halkımızın birçoğu meşru olmayan gerekçelerle idam edildi. Hükümet tarafından Belucistan’da kültürümüzü ve topraklarımızı yok etmek için bariz çalışmalar yürütülüyor. İbadet konusunda da sorunlar yaşıyoruz. Belucistan’ın dışındaki şehirlerde genel olarak ibadethanelerimiz sebepsiz yere kapatılıyor. Ülkenin büyük şehirlerinde, bilhassa başkentte bir mescidimiz olmasından mahrum bırakılıyoruz. Sünni aktivistler tehdit ediliyor, tutuklanıyor ve hatta bazen idam ediliyor. Özetle, maddi ve manevi tüm varlıklarımız, hatta canlarımız dahi rejimin tehdidi altında. Aynı zamanda, bu acıyı dile getirdiğimiz için dahi zalimlerce vuruluyoruz.

Belucistan protestoları

6. Belucistan’da haftalardır rejime karşı protestolar devam ediyor. Bunların gayesi nedir? Protestolara İran rejiminin verdiği karşılık ne oldu?

Protestoların gayesi halk tarafından her gün yüksek sesli sloganlarla dile getiriliyor. Halk Velayet-i Fakih hükmünün sona ermesini istiyor. Her gün sokaklarda Hamaney’in ölümünü diliyorlar. Rejimin verdiği karşılık şu an için, gençlerimizin kafalarını ve sinelerini parçalayan mermiler ve bu bizi üzüyor. Ancak tüm bunlara rağmen halkın sesi her gün yankılanıyor.

7. Bu protestoların Sünni Beluç halkına fayda sağlayacağını düşünüyor musunuz?

Sadece son 50 günde Belucistan halkı rejimi devirmek için İranlıların tamamından daha fazla kanını feda etti. Halihazırda ülkedeki protestolarda ölen her iki kişiden birisi Belucistan’dan. Bu, bizlerin bu devrime en fazla katkıyı sağladığımız anlamına geliyor. İnsanlar bir talep için bu denli fedakarlık yaptığında, ki bu talep rejimin devrilmesidir, şüphesiz bu talebi kendi maslahatları ve arzularının yerine gelmesiyle aynı paralelde gördükleri anlamına gelir.

8. Protestoculara yönelik katliamların ardından Beluç halkının grubunuza daha fazla destek vereceğini düşünüyor musunuz?

Sorunuza cevaben söylemeliyim ki Kanlı Cuma’nın meydana gelmesinin ardından, insanların Ceyşu’l Adl’e katılma talepleri patlama derecesine arttı. Bizler dahi bu duruma şaşırdık.

Ceyşu’l Adl’in gücü

9. Ceyşu’l Adl’in gücü nedir? Kaç mensubunuz var? İran rejimine karşı neden savaşıyorsunuz ve neden bu yolu seçtiniz?

Bildiğiniz üzere bizler yabancı bir ülkeyle bağlantılı bir ordu değiliz. Bu sebeple imkanlarımızı ve kapasitelerimizi spesifik parametrelerle tahmin etmemiz mümkün değildir. Biz bir halk hareketiyiz, gücümüz halkımız ve imanımızdadır. Hükümetin zulmüne, ayrımcılığına ve onurlara yönelik saldırısına öfke duyan halktadır. Belucistan ve İran’daki tüm muhalif halkı bu yönde hesap ediyoruz.

İran yönetimi aşırı derecede ideolojik bir rejimdir. Velayet-i Fakih’in bakış açısına göre insanlar iki kısımdır: “Hayırlı olanlar” ve “şerli olanlar”. Bizler mezhebimiz ve hükümetin taleplerini kabul etmeyişimiz sebebiyle “şer” kategorisine dahil edildik!

Kanaatimce İran rejiminin yaptığı bu sınıflandırma sebebiyle, bizim kendimizi savunmak anlamına gelen mukaddes ve meşru cihad hükmüne sığınmaktan başka bir yolumuz yoktur.

10. Bu savaştaki stratejiniz nedir? Sizce mücadeleniz bölgenin geleceğini nasıl etkileyecek?

İnsanlık için ve özellikle, ülkeleri ve emniyetleri İran’daki hakim rejim tarafından saldırıya uğrayan Müslümanlar için hayırdan başka bir talebimiz yok. Bizce, Vilayet-i Fakih rejiminin çökmesi İran halkının maslahatına olduğu gibi, bu mücrim rejimin yıkılması insanlığın, bilhassa komşu ülkelerin çıkarınadır. Tüm dünyadan, özellikle komşu ülkelerden, İran halkının devrim feryatlarını duymalarını ve bu rejimin yıkılması hususunda onlara yardım etmelerini talep ediyoruz.

11. Pakistan’ın Belucistan bölgesinde bazı Beluç gruplar faal durumda. Askeri ve siyasi faaliyetlerini sürdürüyorlar. Bu gruplarla bir bağlantınız var mı? Onlarla ortak amaçlarınız olması mümkün mü?

Bu grupların hiçbiriyle bağlantılı değiliz. Maalesef, bu grupların ekseriyetinin İran’a gelme sebebi, Pakistan’daki sahayı faaliyetleri için çok elverişsiz bulmaları. Bununla beraber, İran rejimi bu grupların durumunu fırsata çevirdi. Bu grupların bazıları istemeyerek, bazıları ise gönüllü olarak İran rejimi ve İran Devrim Muhafızları’nın iş birlikçisi haline geldi. Bunu silah ve imkan elde etmek için yaptılar.

Maalesef bu gruplar Devrim Muhafızları’nın işaretiyle beraber bize karşı savaş başlattılar. Bu olaylardan biri de 2017 yılında yaşandı. “Belucistan Kurtuluş Cephesi/Beluç Cumhuriyetçi Ordusu” grupları, Devrim Muhafızları’nın işaretiyle Bem Peşt bölgesinde güçlerimize saldırdılar. Askerlerimizden 11’ini öldürdüklerini iddia etiler. Liderleri Dr. Allah Nazar ve Brahamdagh Bugti bize karşı bir açıklama yayınladı ve bize savaş ilan etti. Buna ek olarak maalesef bu süreçte bizlere birçok defa çeşitli sıkıntılar verdiler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir