Kategoriler
Ortadoğu

Muhalif savaşçıyla röportaj: İdlib’de son durum ve yakın gelecek

Suriye’de 11 yılını geride bırakan savaş, ülkenin kuzeyindeki İdlib ve çevresinde yoğunlaşmış durumda.

Rusya ve İran destekli Esed rejiminin 2019-2020 sürecindeki saldırıları sonrasında bölgede çatışmalar büyük ölçüde durdu. Ancak Ukrayna’nın Rusya tarafından işgali ve Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yönelik yeni bir operasyon ihtimali, bölgede hareketliliği tekrar artırmış durumda.

İdlib’de Rusya ve İran tarafından desteklenen Beşar Esed rejimine karşı faaliyet gösteren Şahin Türkmen (kimliğinin gizli kalması için isminin değiştirilmesini talep etti) ile bir röportaj gerçekleştirildi.

Röportajda bölgedeki son durum ve geleceğe dair ihtimaller ele alındı.


  • Suriye’de son olarak 2019-2020 döneminde Esed rejimi ve müttefikleri İdlib’e kapsamlı bir saldırı başlattı. Bu saldırıda ciddi bir ilerleme kaydeden rejime karşı muhalifler, kaleleri İdlib şehrini kaybetmenin eşiğine geldi. Bize bu süreci ve saldırıların nasıl durduğunu anlatır mısınız?

2019’un Ramazan ayında başlayan Rus destekli rejim saldırısı yaklaşık 10 ay sürdü. Rejim birliklerinin kullandığı yeni taktikler, ayrıca muhaliflerin parçalı ve organizasyonel olarak zayıf yapısı askeri başarısızlığı da beraberinde getirdi.

Rejimin beş belirgin aşama şeklinde organize ettiği hücum gece görüşlü birliklerle, ağır destek vasıtaları ve savaş uçaklarıyla desteklendi.

Kuzey Hama bölgesinde başlayan sınırlı saldırı muhaliflerin etkin ve eğitimli savaş gücünü yıprattı. Daha sonra İdlib’in güneydoğu kırsalı ile devam edildi. Üçüncü aşamada Maaret Numan bölgesine giren rejim Halep’in batısı ve Serakib’i alarak dördüncü aşamayı tamamlamış oldu.

Son olarak İdlib’in güney kırsalına giren rejim birlikleri, muhaliflerin sınırlı karşı saldırıları ve TSK müdahalesi sebebiyle durduruldu. Saldırı sonucu Halep şehrini güvene alan rejim güçleri, stratejik uluslararası M5 yolunu ve yol üzerindeki Serakib, Maaret Numan, Han Şeyhun gibi şehirleri ele geçirdi.

Saldırı sırasında Kuzey Hama’da Kafranbuda, Doğu İdlib’te Ketibetul Mehcura, Halep’te Cemiyet uz Zehra bölgelerinde rejime ağır kayıplar verdirildi. Rejim saldırısı muhaliflerin, Halep’te Kaptan Cebel ve Kafr Halep, İdlib kırsalında Serakib, Dadik ve Cebeli Zaviye bölgelerinde yapılan karşı saldırılar ile durduruldu. TSK’nın İdlib’e güçlü şekilde angaje olması, üsler kurması ve rejime ait uçak ile helikopterleri vurması da rejim için gayet caydırıcı olmuştu.

  • İdlib merkezli Suriye Kurtuluş Hükümeti son dönemde kendisini ciddi şekilde organize etmiş durumda. Bize hükümetin faaliyetlerinden ve etki alanından bahseder misin?

2017’de kurulan ve teknokrat hükümet sıfatına sahip Suriye Kurtuluş Hükümeti, genç bir hükümet olmasına rağmen savaş şartlarının dayattığı zorluklar sebebiyle 4 yıllık süreçte birçok tecrübeye sahip oldu.

Savaş sırasında beraberinde birçok sıkıntı ve sorunu barındıran göç sorunu ile mücadele eden hükümet, özellikle iç güvenlik, adalet, ziraat, hayvancılık ve insani yardım konularında büyük mesafeler kat etti.

Hükümet özellikle iletişim, ulaşım, elektrik, trafik, İslami bankacılık ve eğitim konularında yatırımlar yapıyor. Savaş sebebiyle halkın öncelikli ve acil ihtiyaçlarının karşılanması için uluslararası yardım organizasyonları ile yüksek düzeyde iş birliğinde bulunuyor.

An itibariyle İçişleri, Adalet, Sağlık, Eğitim, Yerel Yönetimler, Ekonomi, Kalkınma, Yüksek Öğretim ve Tarım bakanlıklarına sahip hükümet, tüm imkansızlıklara ve sorunlara rağmen kurumsallaşma sürecine de hızla devam ediyor.

  • 2020 yılının başından bu yana Afganistan ve Ukrayna konularının gündeme gelmesi Suriye’de yaşananları gölgede bıraktı. Bize 2020’den bu yana sahanın genel gidişatının nasıl olduğunu ve muhaliflerin askeri hazırlık düzeyini anlatır mısınız?

Ateşkes sonrası genel olarak sessizliğe bürünen bölgede Türk-Rus devriyelerinin tamamlanması sonrası kamuoyu ilgisi zayıfladı. Şu an dışarıdan bakıldığında tam bir ateşkes havası var ancak tamamen sanıldığı gibi değil. Temas hatlarında halen gerilim yüksek ve karşılıklı atışlar yapılıyor. Dışarıya yansıdığı gibi bazen bu askeri gerilimlerin boyutu büyüyor ve tam bir ağır silah düellosu yaşanıyor.

Genel olarak sahaya bakılırsa aslında birçok yenilikle de karşılaşabiliriz. Organizasyon bakımından gruplar Fethul-Mubin operasyon odası altında bir savunma iş birliği kurdu. Rejimin son hamlesi sonucu yıpranan gruplar hem sayı hem de askeri yetenekler bakımından kendini güçlendirdi ve İdlib’i savunma hatta karşı saldırı gücü kazanmaya başladı.

Muhalif gruplara sürekli yeni katılımlar oluyor. Sürekli artan sayı paralelinde askeri eğitimler gerçekleşiyor. Muhalif grupların çoğu eski silahlı örgüt sisteminden, düzenli ya da yarı düzenli askeri sistemlere geçiyor. Savunma hatları sürekli olarak tahkim ediliyor. Askeri yenilikler ve gelişmeler bağlamında İdlib’teki grupların eskisinden daha güçlü, organize ve yeni askeri yeteneklere sahip olduğunu söyleyebiliriz.

  • Ukrayna işgali sonrasında Rus askerlerinin Suriye’den çekilmeye başladığı ifade ediliyor. Bu iddialar ne kadar doğru? Ayrıca İran’ın Rusya’nın yerini doldurmaya çalıştığı söylemi ne kadar gerçek? Tüm bunların yanı sıra, Rusya’nın sahadan çekilmesi muhalifleri ve halkın devrime inancının yeniden kazanılmasını nasıl etkilemesini bekliyorsunuz?

Rusların çekildiği doğru ama sınırlı bir çekilme diyebiliriz.

En son raporlara göre İdlib ve Halep’teki Rus operasyon odaları kapandı. Çekilenler rejimin kara gücünü savaş sırasında sevk ve idare eden operasyon odalarıydı. Hmeymim’deki Rus gücü halen mevcut ancak hava gücüyle sınırlılar. Rusların Ukrayna’da aldığı darbeler ve Suriye’den sınırlı olarak çekilmesi İdlib’teki askeri ve sivil kişi ve kuruluşların motivasyonunu epey artırdı ve tüm bunlar devrim için tarihi bir fırsat olarak görülüyor. Muhalif gruplar ilk fırsatta bu çekilme ve motivasyon üstünlüğünü avantaja çevirmek isteyecektir.

Dünya genelindeki kargaşayı fırsata çeviren İran, agresif politikaları tekrar gündeme soktu. Öncelikli hareket alanı olarak da Suriye’yi belirledi.

Rusların askeri boşluğunun İran tarafından doldurulması zaman alacaktır ancak İran kendini ispatlama motivasyonu ile hareket ediyor. Bu motivasyon agresif şekilde hareket edeceğine işaret ediyor olabilir. Sürekli kara ve havadan sevkiyat yapılıyor. İran, Suriye’deki konumlanmasını tamamlarsa güney ve kuzey Suriye’de gerilim öncekinden daha fazla artacaktır.

  • Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine operasyonuna dair söylentileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce böyle bir operasyon İdlib merkezli muhalif grupları ne yönde etkiler?

YPG’ye karşı yapılacak operasyona başlanması belki biraz daha zaman alacaktır ancak İdlib merkezli gruplar operasyonu siyasi ve askeri olarak destekliyor.

Muhalif grupların bu sayede askeri gerilimin artacağı ve bu gerilimden istifade edileceği yönünde bir yaklaşımı var.

TSK’nın rejim güçleriyle muhtemel çatışması durumda ise olayların rejim aleyhine gelişmesi bekleniyor. Halihazırda Rusların kısmi çekilmesi, İranlıların henüz tam yerleşememesi ve yaklaşan Türk operasyonu muhalifler açısından kaçırılmayacak fırsatlar olarak değerlendirilmekte.

  • İdlib’deki kanaat önderleri ve grupların geleceğe yönelik motivasyonu ne durumda? Bölgede kurumlar, okullar kuruluyor, sivil hayata dair adımlar atılıyor. Ancak rejim tehdidi sürüyor. Rejimin bölgeyi ele geçirmesi tüm bunları ortadan kaldırabilir. Bu doğrultuda bölgedeki sivil çalışmaların motivasyonu nedir?

Rejimin bölge üzerinde çok büyük tehdit oluşturmasına rağmen süren sivil ve askeri çalışmalar geleceğe dair umut ve beklentilerin yüksek olduğunu gösteriyor. Bu motivasyon özellikle Afganistan’daki Taliban zaferi sonrası daha da belirginleşti. Rusya-Ukrayna savaşı sonrası ise doruk noktasına ulaştı diyebiliriz. Sivil kuruluşlar ve Suriye Kurtuluş Hükümeti geleceğin Suriye’sine hazırlık, bilinci ve motivasyonu ile hareket ediyor. Siyasi dengelerin altüst olduğu bu dönemde değişen dengelerin askere çerçeveye de yansıması beklendiğinden çalışmalara ve kurumsallaşma hız verilmiş durumda.

  • İdlib merkezli muhaliflerin ileriye dönük siyasi, idari, stratejik ve askeri projeleri ile hedeflerinden bahseder misiniz? Rusya’nın sahadan çekilmesiyle ki muhalifler 2019-2020 döneminde kaybettikleri bölgeleri geri almak ve Hama ile Halep eksenlerine ilerlemek gibi bir düşünce içerisindeler mi?

Elbette önceden belirttiğim gibi muhalifler Rus çekilmesini ayrı bir fırsat olarak görüyor.

Bölgedeki diğer fırsatları da yanyana koyarsak ateşkesin artık sürdürülemez bir kavram olduğunu söyleyebiliriz. Bölgedeki taktiksel ve stratejik hedefler üzerine konuşmak askeri gizlilik açısından doğru değil ancak rejime karşı eller tetikte diyebilirim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir