Kategoriler
Afrika Diğer

Sina Yarımadası’nda El Kaide-DAEŞ savaşı

Sina Yarımadası’nda DAEŞ ile bölgedeki El Kaide bağlantılı grup olarak tanınan ‘Cund el İslam’ arasında bir dönem yaşanan çatışma ortamı bugünlerde yeniden canlanmış gibi görünüyor. DAEŞ, son yayınladığı haftalık Al-Naba gazetesinde, Cund el İslam grubuna yönelik gerçekleştirdiği saldırıdan ayrıntılarıyla bahsetti.

DAEŞ ve Cund el İslam grubunun arasındaki gerilim ve çatışmaların nedenini öğrenmek için biraz daha geriye gitmek gerekiyor. Sina Yarımadası’nda şimdilerde DAEŞ adına faaliyet gösteren silahlı yapılanma, aslında bir dönem her ne kadar organik bir bağı olmasa da El Kaide’nin ideolojisini benimsemiş ve bu doğrultuda hareket eden bir grup olan Ensar Beyt el Makdis idi. DAEŞ’in Irak ve Suriye’de geniş alanları ele geçirmesinin ardından yaptığı sözde hilafet ilanının ardından, diğer birçok çatışma bölgesinde olduğu gibi Sina Yarımadası’nda da ilanın yankıları duyuldu.

Geçmiş dönemde El Kaide’nin ideolojisini benimsemiş ve örgütün “Küresel Cihat” doktrini doğrultusunda Sina Yarımadası’nda faaliyet gösteren Ensar Beyt el Makdis gurubu da bu ilandan etkilenmiş ve 4 Kasım 2014’te yayınladığını bir ses kaydıyla DAEŞ’e bağlılığını duyurmuştu.

Ensar Beyt el Makdis ve Cund el İslam gruplarının her ikisinin de kuruluşu 2011 yılına uzanıyor. Her ne kadar ayrı iki grup gibi görünseler de kuruldukları dönemden DAEŞ’in sözde hilafet ilanın kadar bölgede ortak bir payda üzere hareket eden, kendi bölgeleri olan gruplardı.

Ancak, Ensar Beyt el Makdis grubunun temelinin Gazze yani Filistin’e uzanması, tecrübeli kadrosu ve saldırı potansiyeliyle Cund el İslam’dan teknik boyutta oldukça üstün durumda olduğunu eklemek gerekli. Nitekim grup, kurulduğu ilk dönemlerde gerçekleştirdiği saldırılarda Mısır’dan Ürdün ve İsrail’e giden gaz boru hatlarını hedef almış ve bu saldırıları doğrudan üstlenmiştir.

Cund el İslam grubu ilk saldırısını 11 Eylül 2013’te Gazze sınırındaki Refah kentinde askeri istihbarat binasına yönelik gerçekleştirdi. Oldukça manidar bir tarihte Mısır güçlerini hedef alan bu çifte bomba yüklü araç saldırısında 6 kişinin öldüğü açıklandı.

Ayrıca Ensar Beyt el Makdis grubunun Sina Yarımadası haricinde Mısır’ın merkezi bölgelerinde de taktiksel saldırılar gerçekleştirdiğini eklemek gerekli. Bunlardan bir tanesi Kahire’de üst düzey bir polisin suikastla öldürülmesi de vardı. Örgüt, bu suikastın nedenini ise Mısır emniyet güçleri tarafından gerçekleştirilen bazı baskınlarda Müslüman kadınların tutuklanması ve kötü muameleye maruz kalması olarak gösterdi.

Ensar Beyt el Makdis grubu DAEŞ’e bağlılık yemini ettikten sonra her ne kadar Mısır içerisindeki kentlerde eski varlığını kaybetmiş olsa da, örgüt Sina Yarımadası’nda, DAEŞ’in geleneksel askeri taktiğini benimsemiş olarak daha saldırgan bir politika gözetmeye başladı. Geçmiş dönemde olduğunun aksine İsrail’e giden gaz boru hatlarını patlatmak yerine Mısır güvenlik güçlerine yönelik etkili bir sadırı dalgası başladı. Özellikle Sina’nın kuzeyindeki Ariş kenti ve çevresi, Şeyh Zuveyd ve Refah kenti güneyindeki bölgelerde Mısır güvenlik güçleri yoğun saldırı dalgasına maruz kaldı.

Mısır’da bu saldırılara karşılık olarak Sina Yarımadası’nda “Sina-2018” ismiyle askeri bir operasyon başlattığını ilan etti. Mısır ordu güçleri tarafından gerçekleştirilen operasyonlarda DAEŞ’in bölge yapılanmaları hedef alınırken aynı zamanda sivillere ait çok sayıda ev de doğrudan hedef alınarak halkın bölgeyi terk etmesi sağlandı.

Sisi yönetimi Sina Yarımadası’ndaki operasyonun boyutunu o derece yükseltmişti ki, bölgedeki askeri operasyonlara Sisi’nin davetiyle İsrail ordusu da müdahil oldu. İsrail’e ait savaş uçakları ve insansız hava araçları bu bölgede Mısır ordu güçleriyle koordine hareket ederek bölgedeki DAEŞ hedeflerine saldırılar gerçekleştirdi. Bu saldırılarda DAEŞ’in (eski Ensar Beyt el Makdis yapılanması) üst düzey birçok isminin öldürüldüğü açıklandı. Ayrıca daha sonraları DAEŞ propaganda kaynakları, kendilerine bağlı üst düzey birçok ismin İsrail saldırılarında öldüğünü açıklamıştı.

Ensar Beyt el Makdis’in DAEŞ’e bağlılık yemini ettiği ve tüm bu gelişmelerin yaşandığı dönemlerde Ensar Beyt el Makdis grubundan kopmalar başladı. Gruptan ayrılan çok sayıda ismin ise katıldığı yeni grup Cund el İslam’dı. Bu kopmaların başlıca nedeni, Ensar Beyt el Makdis’in DAEŞ’e bağlanmasıyla daha saldırgan bir politika izlemesi ve kendilerine itaat etmeyen sivilleri hedef almasıydı.

El Kaide’ye bağlı Cund el İslam grubu bu dönemde Sina Yarımadası’nda ortaya çıkan DAEŞ yapılanması karşısında oldukça zayıf bir durumdaydı. Grubu bu dönemde koordine eden isim ise, daha sonraları Libya’da Hafter güçlerince yakalanıp Mısır’a teslim edilecek olan, El Kaide’nin önemli bir ismi Hişam Aşmavi idi. Mısır ordusunda eski bir subay olan Aşmavi daha sonra Sisi yönetimi tarafından idam edildi. Aşmavi’nin DAEŞ’in sözde hilafet ilan ettiği ilk dönemlerde Sina Yarımadası üzerindeki El Kaide varlığını güçlendirmeye yönelik birtakım çabalar içerisinde olduğu da biliniyordu.

Tüm bu gelişmeler yaşanırken “Sina Yarımadası El Kaidesi” Cund el İslam gurubu, artık “Sina Vilayeti” olan Ensar Beyt el Makdis ile çatışmaya girmemek için oldukça direndi. Ancak Ensar grubu tarafından oldukça zayıflatılan ve kendilerine katılmamaları durumunda yok edilmekle tehdit edilen grup, bu tehditlere karşı gruba katılmak yerine bir anlamda savunma taktiğine girişerek, 2017 yılı Kasım ayında Sina Vilayeti’ne karşı savaş ilan etti. Aynı zaman aralığında Sina Vilayeti’ne ait bazı hedeflere saldırılar gerçekleştirdi.

Bu tarihten sonra Sina’daki DAEŞ yapılanması ile bölgedeki El Kaide yapılanması olarak gösterilen Cund el İslam grubu arasında resmen bir düşmanlığın başladığını söyleyebiliriz. DAEŞ bu bölgede Cund el İslam grubunun konuşlu olduğu özellikle Refah’ın güneyindeki bölgelerde gruba yönelik saldırılar gerçekleştirirken, Cund el İslam daha çok kendisini muhafaza etmek ve bölge halkını arkasına almak gibi girişimlerde bulundu.

Cund el İslam’ın bölgede yaptığı propaganda çalışmalarında DAEŞ’in Müslümanları hedef aldığı söylemiyle bölge halkını kendi arkasına alma çabasında olduğu biliniyor. Nitekim DAEŞ’in bölgede gerçekleştirdiği operasyonlar ve Sisi yönetiminin başlattığı saldırılar nedeniyle bölgeyi terk etmek zorunda kalan sivil halkın büyük bir bölümü bölgede DAEŞ’e karşı antipati besler durumda.

Özellikle Kasım 2017’de Ariş kentindeki Ravda Camisi’ne düzenlenen ve 300’den fazla sivilin öldüğü saldırı sonrasında bölge halkının DAEŞ’e bakışı daha da çekimser bir hal aldı. Çünkü bölge kaynaklarınca saldırıdan kısa bir süre önce Sina Vilayeti mensuplarının burada yaşayan bölge halkını tehdit ettiği ifade edildi. Bu da Sina Yarımadası’ndaki DAEŞ yapılanmasını saldırının en büyük şüphelisi konumuna getirdi.

Günümüzde Sina Yarımadası’nda Cund el İslam grubunun herhangi bir etkinliğinden söz etmek mümkün değil. Grup geçmişte olduğu gibi kendisini muhafaza etmeye yönelik stratejisini sürdürmekte. Ancak grubun bölgede bulunma stratejisinin temelini İsrail’in oluşturduğunu eklemek gerekli. Bu bağlamda 2018 yılında yayınladıkları bir propaganda videosunda, Sina Yarımadası’nın “İsrail’e yönelik “cihat saldırıları” için bir basamak teşkil ettiği” belirtiliyor.

Uzun aradan sonra ilk savaş

DAEŞ yapılanması, haftalık olarak yayınladığı Al-Naba gazetesinin son sayısında Cund el İslam grubuyla ilgili önemli iddialar ortaya attı. DAEŞ, Sina Vilayeti tarafından Refah’ın güneyinde gerçekleştirilen bir saldırıda Cund el İslam grubunun lideri de dahil olmak üzere çok sayıda ismin öldürüldüğünü iddia etti.

Örgütün propaganda organlarından Al-Naba’de yer alan detaylara göre, 23 Haziran’da yerleri daha önceden tespit edilen Cund el İslam grubu mensuplarının konuşlu bulunduğu bölgeye örgüt tarafından sızma gerçekleştirildi. Al-Naba’nin iddiasına göre saldırıda Cund el İslam gurubndan 7 kişi öldürüldü 1 kişi ise canlı olarak ele geçirildi. Cund el İslam’ın bölgedeki lideri olduğu ifade edilen Ebu Eyyub’ın da yarım saat süren çatışmalarda öldürüldüğü iddia edildi. Konuyla ilgili açıklamaların devamında 8 kişilik takımın, Cund el İslam grubunun o bölgedeki bir grubu olduğu ifade edildi.

DAEŞ propaganda yayınlarından Al-Naba’de Cund el İslam grubuyla yaşanan çatışmayla ilgili bazı görüntüler de servis edildi. Bu görüntüler arasında öldürüldüğü iddia edilen 7 kişiden birinin cesedine ait görüntü yer alırken, Cund el İslam’dan ele geçirildiği öne sürülen bazı silah ve askeri ekipmanlara ait görüntüler yer aldı:

Yine Cund el İslam merkezine yönelik gerçekleştirilen baskında ele geçirildiği öne sürülen birtakım dökümanlar da Al-Naba tarafından paylaşılan içerikler arasında:

Sina Yarımadası’ndaki DAEŞ yapılanması olan “Sina Vilayeti” Cund el İslam grubunu kendilerine karşı Mısır ve İsrail ile işbirliği yapmakla suçluyor. Ancak DAEŞ, söylemden öteye geçiremediği bu iddianın altını dolduracak herhangi bir delili ortaya sunmuş değil. Örgütün böyle bir iddiada bulunmasının altında yatan temel sebeplerden biri, Sina Yarımadası’nda İsrail tarafından gerçekleştirilen insansız hava aracı saldırılarında DAEŞ’in üst düzey isimlerinin hedef alınmış olması.

İsrail tarafından Mısır ile ortaklaşa yürütülen bu hava saldırılarında hedef alan DAEŞ’lilerden birçoğunun daha önce Mısır ordusunda bulunmuş tecrübeli kişiler olması örgütün bu bölgedeki etkinliğini büyük ölçüde kısıtlamış durumda.

Konuyla ilgili olarak ekteki flood incelenebilir:

https://twitter.com/halidabdurrahmn/status/1063139288529944579?s=20

Bölgede uzun bir aradan sonra ilk defa patlak veren El Kaide-DAEŞ çatışmasının arkasında geçmiş dönemden bu yana süregelen bir hesaplaşmanın yattığını ifade etmek gerekli. Özellikle DAEŞ’in bölgede sivilleri hedef alan saldırılarından sonra bundan rahatsızlık duyan bazı örgüt mensuplarının El Kaide’ye yakınlığı ile bilinen Cund el İslam tarafına geçmeleri, iki grup arasındaki gerilimin kilit noktalarından.

Sina Yarımadası’ndaki varlığını muhafaza etmeye çalışan Cund el İslam’ın 23 Haziran’da gerçekleştirildiği ifade edilen bu saldırıdan sonra herhangi bir açıklama yayınlamadı. El Kaide’ye yakınlığı ile anılan grup, geçmiş dönemde bazı propaganda içerikleri yayınlamış, açıklamalarla bölgedeki varlığının devam ettiğini belgelemişti.

Al-Naba tarafından öne sürüldüğü gibi Cund el İslam grubu liderinin bu son çatışmada öldürüldüğü iddiası eğer doğruysa, grubun gelecek dönemde bu yönde bir açıklama yapması muhtemel. Böyle bir açıklanma yayınlanması durumundaysa bölgedeki DAEŞ yapılanmasıyla girişilen çatışma sürecinin detayları daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir