Taliban Sözcüsü Zebihullah Mücahid, Kabil yönetimine yakınlığı ile bilinen Afgan TOLO News kanalına bir röportaj verdi.
12 Temmuz 2021 tarihinde yayınlanan röportajda Mücahid, Afganistan’da son duruma ve Taliban’ın ülkenin geleceğine dair bakışına ilişkin önemli ifadeler kullandı.
Taliban Sözcüsü Zebihullah Mücahid röportajının tam metin çevirisi:
*Röportajda kullanılan ifadeler olduğu gibi, orjinal haline bağlı kalınmaya çalışılarak aktarılmıştır.
TOLO News: Bay Mücahid, merhaba, programımıza hoşgeldiniz.
Mücahid: Size, dinleyici ve izleyicilere merhabalar. Bize bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim.
TOLO News: İki ayda 114 ilçe merkezini ele geçirdiniz. Pentagon, bunun sizin barış süreci konusundaki samimiyetinizi sorgulattığını söylüyor. Sizin yanıtınız nedir?
Mücahid: Bismillahirrahmanirrahim. Söylemem gerekiyor ki 125 ilçe merkezi son iki ayda ele geçirildi ve halen bizim kontrolümüzde. Bu süreç güç kullanarak yahut savaş vesilesiyle yaşanmadı. Farkındasınız ki bunların çoğu, savaşı bırakan ve bize katılan Kabil yönetimi askerlerinin bu bölgeleri terki vesilesiyle oldu. Bizler onlarla yakınlaştık. Bir-bir buçuk aylık süreçte verdiğimiz kayıplar asgari düzeyde. Aynısı Kabil yönetimi askerleri için de geçerli zira savaşa ihtiyaç yok, tüm bölgeler otomatik olarak ele geçiriliyor ve onlar da bize katılıyor.
Bu bizlerin barışa dair isteğinin sorgulanacağı anlamına gelmiyor. Çünkü siz de farkındasınızdır ki 16 aydır bizler operasyonlarımızı siyasi sebeplerle azalttık. Operasyonları yüzde 25 seviyesine düşürdük, ki bu da yüzde 75’lik bir azalma anlamına geliyor. Ancak buna rağmen, barış ve müzakere süreci oldukça yavaş bir şekilde ilerliyor ve şu an da yavaş. Bu sebeple karşı tarafla oturamıyoruz.
TOLO News Fakat insanlar da biliyor ki sizin söyledikleriniz her yeri kapsamıyor. Savaş yoluyla ele geçirilen birçok ilçe var. Bazı şehir merkezleri sizin tarafınızdan günlerce kuşatıldı. Pul-i Humri şehri bir örnek. Bir diğer misal de Gazni şehri. Sizin bu faaliyetleriniz sorulara yol açıyor. 7 gün önce yayınladığınız bir açıklamada bundan zafer olarak bahsettiniz. İnsanlar soruyor: Bunu nasıl anlamalıyız? Askeri bir kontrolü ele alma hamlesi arayışında mısınız? Teslim olunmasını mı istiyorsunuz? İstediğiniz nedir?
Mücahid: Bu noktayı özet bir şekilde açıklamak istiyorum ki daha iyi hükme varabilelim. Ateşkes Ramazan Bayramı’ndan sonraki 4’üncü günde, 11 Haziran 2021’de sona erdi. Ramazan Bayramı’nın 3 günü bittikten sonra ateşkes de bitti. Bu bayramın 4’üncü günüydü. Kabil hükümetine bağlı olan iki kolordu, emirleri altındaki bölgelerde kapsamlı operasyonlar başlatacaklarına dair açıklamalar yayınladılar. Bunlar Hilmend’deki 215’inci Meyvend Kolordusu ve Paktiya’daki 103’üncü Thunder Kolordusu idi. Her ikisi de açıklamalar yayınladılar ve ülkedeki tüm medya organları bu açıklamaları manşetten verdi.
Bunları internette “Taliban’a karşı geniş kapsamlı operasyon başlatıldı” şeklinde aratarak bulabilirsiniz. Yani bu, bayramın 4’üncü gününde oldu. Bize karşı savaş olduğu zaman, bizimle alay edildiği zaman, kendimizi ve bölgelerimizi savunmaktan başka bir seçeneğimiz kalmıyor. İkinci olarak, iki güvenlik kurumundan, İçişleri Bakanlığı ve Ulusal Güvenlik Direktörlüğü’nden (UGD) yetkililerin Kabil hükümetinin onayıyla, geçtiğimiz yıl faaliyetleri ile ilgili Meşranu Cirga’da (İhtiyarlar Meclisi) yaptığı açıklamaya sizler de şahit oldunuz. Onların raporları, raporlarının büyük bir bölümü, kendi operasyonlarının yüzde 50, bizim operasyonlarımızın ise yüzde 7 arttığını söylüyordu. Yüzde 50 ile yüzde 7’yi varın siz kıyaslayın. Ayrıca, Kabil yönetimi lideri Eşref Gani, komanda güçleriyle katıldığı bir etkinlikte, ülkede günlük 50 askeri operasyon düzenlediklerini söyledi. Bu da kayıtlara geçmiş bir açıklamadır ve bunu araştırabilirsiniz. Günde düşmana karşı, yani bize karşı 50 saldırı, ve saldırıları yüzde 50 artıyor, ve ateşkesin dördüncü gününde, ateşkes çağrısı yapmak veya barış sürecinde ilerlemek yerine, saldırıların devam edeceği ilan ediliyor. Öyleyse biz neden sakin durup bekleyelim. Bu (saldırı düzenlemek) bizim hakkımızdır.
TOLO News: Bay Mücahid, yakın zamanda aldığınız bölgelerin sizlerin değil hükümetin elinde olduğunu düşünmüyor musunuz? Bu şu anlama gelir, hükümet diyor ki kendileri sizin bölgelerini ele geçirmek için saldırmadı, ama siz gelip saldırdınız.
Mücahid: Bunun sebebi hükümetin zayıflığıdır. Bu, onlar iyi olduğu ve bunu (elimizdeki bölgelere saldırmayı) yapmayacağı için yaşanmadı. Eğer yapabilecek olsalar, bizleri yok ederlerdi. 7 gün 24 saat bizleri öldürme peşinde koşuyorlar. Bunu yapamıyor olmaları, yapacak kabiliyetleri olmadığı için, bu da apayrı bir şeydir. Böyle diyorlar ancak bunu yapamıyorlar, ancak bizlerin, kendimizi düşmanın başlattığı saldırılara karşı savunmamız gerekiyor. Bizler de harekete geçtik ve düşmana karşı kendimizi savunduk. Bu durumda, düşmanın güçleri morallerini kaybediyor. Bugüne kadar her yerde bizlere teslim olma bilgileri geliyor. Bugün bile sizinle konuşurken 4 ayrı ilden telefon alıyorum. Kilit önemdeki üsler bizimle bağlantı kuruyor ve teslim olmak istediklerini söyleyip bunu nasıl yapabileceklerini soruyorlar. Bunu görmezden gelemeyiz çünkü onlar savaşı bırakıyorlar. Savaşla ilgili gerekçeleri sona eriyor. Tehlike durumuna bir son veriyorlar. Bu bölgeleri temizlemek daha iyidir. İkincisi, şayet hesaplarsanız, geçtiğimiz ay en düşük düzeyde sivil kaybı yaşandı. Yani düşman geniş bölgeleri terk ediyor ve insanlar daha rahat hissediyor. Öyleyse bizler neden ilerlemeyelim?
TOLO News: Tüm dünya şu an sizleri suçluyor. ABD Afganistan Maslahatgüzarı attığı bir tweette sizden şiddete son verip müzakerelere dönmenizi istedi. Bay Wilson dünyanın Afganistan’da güç kullanılarak tesis edilen bir hükümeti kabul etmeyeceğini ifade etti. Kilit önemde bir soru: Siz askeri bir kontrolü ele alma hamlesi arayışında mısınız, yoksa bunu siyasi uzlaşı ve barış yoluyla mı yapacaksınız?
Mücahid: Amerika’nın kendisi de güç kullanarak geldi. Mevcut rejim de kuvvet kullanma yoluyla empoze edildi. Hatırlarsınız ki 20 sene önce B-52’leri ve diğer tür uçakları kullanarak ülkemize geldiler. Ve bazıları da halen burada varlığını koruyor. Kuvvet kullanarak geldiler ve mevcut durumu Afganistan halkına kuvvet kullanarak empoze ettiler. Eğer onlar kuvvet kullanabiliyorsa, bizler neden kullanmayalım? Bu birinci mesele.
İkinci mesele şu ki, biz ve Amerika 16 ay önce bir anlaşmaya vardık ve bu anlaşma yayınlandı da. Siz de bunu biliyorsunuz. Bu anlaşmada ilk olarak ABD güçleri ve müttefiklerinin, hepsinin, NATO dahil, 1 Mayıs’a kadar Afganistan’dan çıkacağından bahsediliyordu. İkinci olarak, ABD ve müttefiklerine Afgan topraklarından bir tehdidin ulaşmayacağıydı.
Üçüncüsü, Afganlar arası müzakerelerin başlamasıydı. Dördüncüsü, ateşkesin Afganlar arası görüşmelerde tartışılan bir mesele olmasıydı. Bunu Amerikalılarla imzaladık. Bana siz söyleyin, şu an Mayıs ayı geride kaldı, ABD güçleri neden çekilmedi? Mayıs ayıyla beraber Afganistan’dan çekilmediler. Bu bir ihlaldir.
İkinci olarak, Afganistan üzerinden ABD ve müttefiklerine bir saldırı gerçekleşmedi. Bu bizim anlaşmaya bağlılığımızı gösteriyor. Üçüncüsü, Afganlar arası görüşmeler başladı. Anlaşmada, Afganlar arası görüşmeler başladıktan üç ay sonra bizim BM yaptırım listelerinden çıkarılacağımız ve tüm esirlerin serbest bırakılacağı ifade ediliyordu. İkisi de yapılmadı. Şimdi, ABD kendi sözlerini yerine getirmezken veya getiremezken, yahut getirmek istemezken, bizler neden anlaşmaya bağlı kalalım ki?
TOLO News: Ancak biliyorsunuz, bay Mücahid, yabancı güçlerin büyük bir kısmı Afganistan’dan çekildi. Bir CENTCOM komutanı birkaç gün önce, çekilme sürecinin yüzde 50 oranında tamamlandığını ve askeri sayısının 11 Eylül’de sıfıra düşeceğini söyledi. Doha Anlaşması’nda bazı şeyleri kabul ettiniz. El Kaide ve diğer terör örgütleriyle bağınızı kesmeniz kilit önemdeki meselelerden biriydi. Buna bağlı mısınız?
Mücahid: Evet, şüphe yok ki (anlaşmaya) bağlıyız. İlk olarak, neden çekilme süreci Eylül’e ertelendi? 18 aylık müzakerelerde bir anlaşmaya varmıştık. Ve de bu oran neden yüzde 50, şu an tek bir ABD askerinin bile Afganistan’da kalmaması gerekirken?
TOLO News: Ama biliyorsunuz ki bu varlık sıfıra inecek.
Mücahid: Ayrıca sürekli olarak Amerikalıların bizim güçlerimize ve sivillere yönelik saldırılar düzenlediğine şahit oluyoruz. Bu da anlaşmaya aykırı.
TOLO News: Bay Mücahid, lütfen bazı kilit meselelere değinmeme müsade edin. 20 Ekim 2020’de El Kaide’nin iki numaralı ismi Ebu Muhsin el Mısri, sizin kontrolünüzdeki Gazni’nin Andar bölgesinde öldürüldü. Birleşmiş Milletler 31 Ekim 2020’de Taliban saflarında El Kaide savaşçıları olduğunu ve bunun Doha Anlaşması’nı ihlal ettiğini söyledi. 10 Kasım 2020’de, Abdullah olarak da bilinen Muhammed Hanif, Hint Altkıtası El Kaidesi’nin lider yardımcısı, Ferah ilinin Bakva ilçesinde sizin üyelerinize bomba yapma eğitimi verirken öldürüldü.
Asım Ömer’in (Hint Altkıtası El Kaidesi’nin 2019 yılında öldürülen lideri) eşinin, 5 bin esirin serbest bırakılması kapsamında Afgan hükümeti tarafından serbest bırakılmasını talep ettiniz. Eğer BM 1267. Komite’nin 7 Şubat 2021’deki raporuna ve ABD Hazine Bakanlığı’nın 26 Ocak 2021’deki raporuna bakarsanız, bunların hepsi Taliban’ın El Kaide ve diğer terörist gruplarla bağlarını sürdürdüğünü söylüyor.
Mücahid: Siz de dinleyin. Öncelikle, yayınlandığı zaman anlaşmayı okuduğunuzu umuyorum. Anlaşmanın hiçbir kısmı gizli tutulmadı.
TOLO News: Elbette. Tamamını dikkatlice okudum.
Mücahid: Anlaşmada hiçbir noktada, herhangi biriyle ilişkimiz olacağından veya olmayacağından söz edilmiyor. Açıkça söylemek gerekirse, ilişkiler meselesi süreçte değerlendirilmedi. Üzerinde anlaşılan şey, Afgan topraklarından ABD ve müttefiklerine yönelik bir tehdit oluşmayacağıydı.
TOLO News: El Kaide ve diğer terörist gruplar tarafından mı?
Mücahid: Evet evet. Hepsi. Savaş gibi bir durumda, ki bizler büyük bir savaşın içerisindeyiz, topraklarımızı veya bölgelerimizi temizleyemeyiz, veya gözetim altında tutamayız. Keza çekişmeli bölgelerde de, çekişmeli olmayan bölgelerde de, ne düşmanın ne de bizim varlığımıza sahne olan, yönetilmeyen yerlerde de… Böylesi bir durumda, bazı ihlaller veya bu gibi şeyler olmayacağını söylemek mümkün değildir. Her halükarda, biz buna müdahil değiliz. Bu yayınlanan raporlar da ya Kabil yönetimi ya da Amerika kaynaklı. Bu düşmanımızın düşmanlığı(ndan ileri gelen bir durum).
TOLO News: Birleşmiş Milletler yayınladı.
Mücahid: Birleşmiş Milletler’in kendisi de ABD raporlarına dayanıyor veya Kabil yönetiminin Ulusal Güvenlik Direktörlüğü’nden bilgi alıyor.
TOLO News: Açıklamalarınız Doha Anlaşması’nda El Kaide ile bağlarınızı kesme sözü vermediğiniz ve ilişkilerinizin şimdiye dek devam ettiğinin göstergesi olabilir.
Mücahid: İlk olarak, ilişkilere dair hiçbir şeyden (anlaşmada) bahsedilmiyor. Dünyadaki Müslümanlar arasında bulunan ilişkiler inanç ile ilgili bir meseledir. Bu (talep) çok da mantıklı (bir talep) değil. Bu meseleden müzakerelerimiz sırasında da bahsettik. Amerikalılara bu ilişkinin ne manaya geldiğini açıkladık. Doğrusu, 20 yılın ardından bugün kimseyle kesilecek bir ilişkimiz bulunmuyor. Müslümanlar olarak bizler inancımızı ve Allah’a olan imanımızı paylaşıyoruz. Bu şartlar altında, tüm İslam dünyasıyla ilişkilerimiz var. İlişki ne demek? (Bizden istenen) ABD’nin Afgan toprağından bir tehditle karşı karşıya kalmayacağından emin olunmasıydı. Anlaşmada bahsedilen şey tam olarak bu. Bizler, anlaşmanın içeriğinde yer alan şeylere bağlıyız, medyanın veya diğer şahısların söylediklerine değil.
TOLO News: Yani ilişkilerin devam ettiğini (mi) söylüyorsunuz?
Mücahid: Hayır, ilişkilerimiz… Bu dediğiniz ilişkiler anlamına gelmiyor. Son 20 yıldır herhangi bir ilişkimiz olmadı.
TOLO News: Bay Mücahid, eğer ilişkiniz yoksa, nasıl oluyor da Ebu Muhsin el Mısri Gazni’nin Andar ilçesinde öldürülüyor?
Mücahid: Size söyledim. Buna dair bize hiçbir kanıt gösterilmedi. Bizler kanıt istedik. Cesedi nerede? Ve şimdiye kadar kimse bize bir kanıt sunmadı. Bunlar televizyon ve radyolardaki suçlamalar.
TOLO News: Ebu Muhsin el Mısri nerede biliyor musunuz bay Mücahid?
Mücahid: Nerede olduğunu bilmiyoruz. Aslına bakılırsa onun nerede olduğa dair bilgimiz yok. Tekraren söylemek gerekirse, ülkemiz savaşta ve ülkenin yarısı bizim kontrolümüzde değil. Sınırlar açık, savaştayız, İçişleri Bakanlığı’mız yok, tüm vatandaşları gözetim altında tuttuğumuz, kimin nerede olduğunu, kimin nereye gittiğini bileceğimiz bir istihbaratımız yok. Böyle bir durumda her şey önemlidir, ancak onlar bize Afganistan toprağından ABD’ye bir tehdit oluştuğuna veya buna dair bir niyet olduğuna ilişkin kanıt sunmalıdır.
TOLO News: Serbest bırakılan esirlerinizin Doha Anlaşması’na bağlı kalacağını kabul etmiştiniz. Bunun anlamı, savaş sahasına geri dönmeyecekleriydi. Eğer soruyu özetleyecek olursak: Enes Hakkani ve Hafız Raşid ile beraber serbest bırakılan Mali Han nerede? Eski Ulusal Güvenlik Direktörlüğü şefi Rahmetullah Nebil, onun Paktiya ilinde savaşı yönettiğini söylüyor.
Mücahid: Bir kez daha sizden anlaşmayı dikkatli bir şekilde okumanızı istiyorum. Anlaşmanın hiçbir yerinde esirlerimizin serbest bırakıldıklarında savaş sahasına dönmeyeceklerine dair bir şey yok.
TOLO News: Ancak onların Doha Anlaşması’nın hükümlerine bağlı kalacaklarını söylemiştiniz.
Mücahid: Evet, biz bağlıyız. Şu an savaşan mensuplarımız da bağlılar. Bunun anlamı ABD’ye Afganistan topraklarından bir tehdit oluşmaması. Anlamı ABD güçlerinin ülkeden ayrılması. Afganlar arası görüşmelerin yapılması… Hepimiz, esirlerimiz de dahil, anlaşmaya bağlıyız ve şayet ateşkesten bahsediyorlarsa buna da bağlıyız. Burada mesele nedir? Anlaşmanın her hükmüne bağlıyız.
TOLO News: Ancak birçok esiriniz savaş sahasına döndü ve Mali Han da Paktiya’da savaşı yönetiyor.
Mücahid: Hayır. Bir kez daha tekrar ediyorum. Esirlerimizin hiçbiri savaş sahasına dönmedi. Onlar fiziksel ve manevi problemlerden muzdaripler ve bazılarının ailevi sorunları var. Hepsi meşgul. Size bir örnek vereyim. Kısa bir örnek ve şimdiye kadar kimse tarafından ele alınmadı.
Afganistan İslam Emirliği (idari) yapısını gözden geçiriyor. Bazı valilerin ve yetkililerin yerleri değiştirildi. Üç yahut dört örnekte, ilçe yöneticiliği ve daha alt yöneticilik pozisyonlarına, serbest bırakılan 5 bin esirin içinden olan kişiler tavsiye edildi. Böylece, görev tavsiyeleri onay için Müminlerin Emiri’ne götürüldü. O, bu kişilerin eskiden hapis yattığını (anlaşma sonrası bırakıldığını) görünce bunları reddetti ve son süreçte serbest kalan kişilerin evlerinde kalmasını, anlaşmanın ihlal edilmemesini söyledi.
TOLO News: Bay Mücahid!
Mücahid: Bir tarafta söylentiler var, diğer tarafta ise hakikatler.
TOLO News: Mali Han’ın Paktiya’da savaşa liderlik ettiğini doğruluyor musunuz?
Mücahid: Hayır, hayır. Mali Han tarafından yönetilmiyor. Paktiya’daki savaş Paktiya valisi tarafından yönetiliyor.
TOLO News: Mali Han nerede? Doha’da mı?
Mücahid: Hayır. Evinde. Hacı Sahib Mali Han şu an tedavi altında ve evinde. Elbette (tam olarak) nerede olduğunu bilmiyorum ancak savaş sahasında değil.
TOLO News: Bay Mücahid. Afganistan’daki mevcut savaşın adı ne? Cihat mı? Müslümanları öldürmek mş? Kardeşlerini öldürmek mi? Ne?
Mücahid: Bu bir cihat. İşgale, işgalin destekçilerine, fitne ve fesada karşı bir cihat.
TOLO News: Ancak biliyorsunuz ki 1397’de (2018), 37 ülkeden 100 din alimi Suudi Arabistan’da toplandı ve İslam İş Birliği Teşkilatı’nın (İİT) Genel Sekreteri de buraya katıldı. Müslüman bir ülkede insanların kanını dökmenin haram olduğunu söylediler.
1399 yılının Mizan ayında (Eylül 2020), Dünya Müslüman Alimler Birliği Afganistan’daki savaşın Müslümanları öldürmek olduğunu ve haram olduğunu söyledi.
1399 yılının Akrep ayında (Ekim 2020), 2 bin din alimi Kabil’de toplandı ve Afganistan’da devam eden savaşın haram olduğunu söylediler.
29 Mayıs 2021’de Mısır’ın Başmüftüsü Dr. İbrahim Abdulkerim Allam, bu savaşın haram ve gayrimeşru olduğunu, bir Müslümanı öldürmenin tüm insanlığı öldürmek gibi olduğunu, Kabe’yı yıkmaktan daha kötü olduğunu söyledi.
8 Aralık 2020’de İslam ülkelerinden din alimleri Nijerya’da toplandı ve bu savaşın derhal sona ermesi gerektiğini söylediler.
Dr. İkrime Sabri’nin de onlar arasında olduğundan bahsetmek gerekir. El Aksa Camii İmamı İkrima Sabri, Nisa Suresi’nin 94’üncü ayeti temelinde, Afganistan’daki savaşın gayrimeşru olduğunu söyledi.
Üç hafta önce Mekke’de Suudi Arabistan, Pakistan ve Afganistan’dan din alimlerinin katılımıyla bir konferans tertip edildi. İİT üç hafta önce, yabancı güçlerin Afganistan’dan çekilmeye başlamasıyla, Afganistan’da savaşın devamının Müslümanları öldürmek olduğunu ifade etti. Bunların hiçbirini kabul etmiyor musunuz?
Mücahid: Sizin de şimdi beni dinleyeceğinizi umuyorum. İlk olarak, bizlerin Amerika’ya karşı cihadı başladığında, bahsettiğiniz kişilerden hiçbiri ülkemizin işgal altında olduğuna, cihat edilmesine ve bunun bir zorunluluk olduğuna dair bir fetva yayınlamadı. Öyleyse biz neden şimdi savaşı bitirme hususunda onları dinleyelim?
İkincisi, bahsettiğiniz kişilerin büyük çoğunluğu ülkelerinde hükümet görevlileridir ve ABD baskısı altındadırlar. John Nicholson Kabil’de NATO güçlerinin komutanı olduğu sırada, Taliban’a dini ve askeri baskıyı artıracaklarını ve böylece bizi müzakerelere iteceklerini söylemişti.
Dini baskıyı açıklarken, dünyadaki alimlerden Taliban’a karşı konuşmalarını isteyeceklerini ifade etmişti. Bu şartlar altında, bağımsız, inandırıcı ve güvenilir olan hiçbir alim tek bir söz edemez. Hükümetler bünyesinde görevli olan veya yönetimlerinin direktifleri doğrultusunda konuşanlar haricinde.
Bu tartışmalar bir yana, bazı sözleri de yanlış yorumlanıyor. Örneğin El Aksa Camii imamıyla, böyle bir şey söyleyip söylemediğine dair konuştuğumuzda, tam olarak böyle bir şey demediğini ifade etmişti. El Aksa imamı, ABD’ye karşı cihadın gerçekten bir cihat olduğunu ve kimsenin bunu yalanlayamayacağını söylemişti.
TOLO News: Ancak Müslüman ülkelerden din alimlerinin toplantılarına dair raporlar var.
Mücahid: Buna geleceğim. İlkin, tüm bu beyler bu sözleri söyleme yönünde dikte edilmişler. İkincisi, cihadımız onların fetvasıyla başlamadı, onların fetvasıyla da bitecek değildir. Üçüncüsü, İslam fıkhında bir ilke vardır. Bu ilmi bir meseledir. Bu ilke doğrultusunda, bir fetva verirken meseleyi her iki taraftan da araştırmak gerekir. Eğer her iki taraf da mevcut değilse, o konuda bir fetva verilemez. Bahsettiğiniz hiçbir müftü, bir tanesi bile bizim oturup konuşmadı, neden savaşıyorsunuz, mesele nedir demedi. Bunu bizim açıklamamız ve onların sonra bir fetva yayınlaması gerekirdi. Onlara Müslümanların öldürülmesinin meşru olup olmadığı sorulmuş, onlar da hayır (meşru değil) demişler. Bu fetvalarda Amerika’nın kuklalarını, son 20 yılda ABD ile beraber kendi milletlerini öldürenleri, dinlerine karşı duranları, ona düşmanlık edenleri, ABD sistemini ve çıkarlarını koruyanları, New York ve Washington’u koruyanları öldürmekten söz edildi mi?
Eğer bunu söylemenize rağmen müfti bu gayrimeşrudur diyorsa size para ödemeye hazırım. Bu (böyle bir konuda fetva verilmesi) ancak her iki tarafla beraber, bizimle ve karşı tarafla beraber oturulur ve karar verilirse gerçekleşebilir. Tek taraflı olarak fetva vermek güvenilir değildir, siyasi bir şeydir, dini bir şey değildir ve biz buna saygı da duymuyoruz. Bizim kendi alimlerimiz ve müftülerimiz var. Birçoğumuz da alimdir, dini biliyoruz. Bu kişiler ABD’ye karşı cihadı da meşru kabul etmiyorlardı. Cihadı başından beri reddettiler ve halen reddediyorlar.
TOLO News: Peki kim fetva yayınlamalı? İİT’den bahsettim, Müslüman Alimler Birliği’nden, Mısır Başmüftüsü’nden, El Aksa Camii imamından, hepsinden. Bu savaşı bitirecek bir fetvayı kim yayınlamalı ki siz kabul etmelisiniz ve savaş bitmeli?
Mücahid: Bu insanlar. Ama bir fetvanın verilmesi gereken koşulların varlığı altında. Diğer taraf gibi bizler de oradayken.
TOLO News: Böyle bir oturum içi hazır mısınız?
Mücahid: Fetvanın kuralları tatbik edilmeli. Yani fetvanın verileceği mesele detaylıca açıklanmalı. Ancak bu durumda (fetva) güvenilir olur.
TOLO News: Hazır mısınız?
Mücahid: Bizim alimlerimiz var. Neden dünyaya meydan okuyalım ki? Dünyanın kendi alimleri var ve kendi meseleleri var. Afganistan’ın kendi alimleri var. Bizler namazlarımızı da Mısır veya Aksa’nın müftülerinin söylediklerine göre kılmıyoruz, kendi alimlerimizin söylediklerine göre kılıyoruz.
TOLO News: O zaman bunu kabul etmezsiniz (öyle mi)?
Mücahid: Hayır (etmeyiz). Bunların hepsi siyasi fetvalardır. Bunlar Nicholson’ın baskısı altında yayınlanmışlardır, ABD’nin dikte etmesiyle yayınlanmışlardır. Tek taraflı fetvalardır ve meşru bir temelleri yoktur.
TOLO News: Ancak insanlar bu fetvaların hangilerini siyasi kabul ettiğinizi soracaktır. Her neyse.
Ferah ilindeki Anar Dera ilçesini ele geçirdiğinizde, başka bölgelerde de, bunların savaşsız alındığını söylediniz. Ancak ‘Allahu ekber’ diye bağırarak kaymakamlık binasını ve UGD binasını patlatarak yıktınız. İnsanlar soruyor: Bu ne tür bir cihat? Binanın günahı neydi? Kafir miydi?
Mücahid: Bu güzel bir soru. Söylemeliyim ki bugün sizin konuştuğum an itibarıyla, 125 ilçe alındı ve ele geçirildi. Sadece tek bir olay oldu. Bir başka olayda başka bir yerde oldu.
TOLO News: Faryab’ın Andhoy ilçesinde mi?
Mücahid: Evet. (Taliban Sözcüsü burada sehven ‘evet’ cevabı vermesine karşın daha sonra bu cevabını düzeltiyor.)
TOLO News: Elbette, Anhoy ile ilgili reaksiyonunuzu biliyoruz. Peki ya Anar Dera?
Mücahid: Hayır, Andhoy’da değil, farklı bir yerdeydi. Bundan size bahsederim. Anar Dera’da, yıkılan bina yalnızca ilçenin (idari) binası değildi. Bir polis merkeziydi ve aynı zamanda UGD tesisiydi, önünde de büyük bir düzlük vardı. Mücahitler buradayken, düşmanın büyük bir güç yola çıkardığını, ilçeye saldırıp ilçeyi geri almaya çalışmayı planladığını bildirdiler. Burası askeri bir yerdi ve direnecek hiçbir yer yoktu. Geniş, düzlük bir bölgeydi. Düşman gelip bu kaleyi alsa, mücahitler bunun arkasında direnemezlerdi. Eğer arkasında savaşmış olsaydık, bunu bir kale olarak kullanırlardı ve biz…
TOLO News: Ama insanların bildiği şey…
Mücahid: Bu askeri bir karardı. Askeri karar, düşmanın kullandığı kalenin bir kale olduğu için yıkılmasıydı. Bu savaşın bir gerekliliği. Bazı bölgelerde bu (binaları) yıkmazsak düşmanın çıkarlarına karşı duramıyoruz, yahut bunu yapmamız gerekiyor. Aksi halde ülke harap oluyor. Düşmanın kalelerini yok etmemiz gerekiyor. Düşmanlar eğer bu kaleleri ele geçirebilirlerse insanları öldürürler.
TOLO News: Ancak eğer gayeniz yönetmekse, binaları kendinizin binası gibi kullanmanız gerekirdi bay Mücahid.
Mücahid: Bu bir savaş. Daha sonra bunu kullanabiliriz. Eğer ülke mamursa, onu daha düşük bir bedelle yeniden inşa edebiliriz. Savaş sırasında birisi geliyor ve beni öldürmek için bir kale inşa ediyor. Öyleyse benim de düşmanın kalelerini imha etme hakkım var. İnsanların son 20 sene içerisinde inşa ettiği evleri kendi kaleniz haline getiremezsiniz.
TOLO News: Ama insanların bundan anladığı, gördüğü şey yıkım, ve insanlar vatanlarının harap edilmesini istemiyor.
Bay Mücahid, lideriniz Molla (Mevlevi) Heybetullah nerede?
Mücahid: Ülke içerisinde. Bileceğiniz üzere güvenlik sebebiyle tam yerini söyleyemem. Ancak o ülke içerisinde bulunuyor. Geniş ve kapsamlı bir cihada liderlik ediyor.
TOLO News: Öyleyse neden sizin Doha’daki heyetiniz Pakistan’a danışma için seyahat etti?
Mücahid: Bu doğru değil. Asla tavsiye almadılar.
TOLO News: Bay Molla Birader’in, ilk tur müzakerelerin sonunda Pakistan’a gittiğini biliyorsunuz. Onu Karaçi’de bir hastanede, sizin yaralı savaşçılarınızı ziyaret ederken gösteren bir video internette yayınlandı. Ardından sizin mensuplarınızın bir toplantısında görüldü. Burada onlara, tüm liderlerimiz burada, yaralılarımızın kendi ülkemizde tedavisi mümkün değil, bu durumu tolere etmekten başka seçeneğimiz yok diyordu. Bu video mevcut.
Mücahid: Bir şeyi sizin için açıklığa kavuşturmak istiyorum. Molla Birader’in Pakistan ziyareti, Pakistan hükümetinin liderleri ile buluşmak üzere resmi bir ziyaretti. Burada, Pakistan’da, bizim 3.5 milyon mültecimiz var. Bunlar arasında Afganistan’a cihat için gelen şahıslar, insanlar da bulunuyor. Bunlar yaralanıyor, hasta oluyor, ölüyor, şehit oluyor ve Durand Hattı’nda, Veziristanlarda, Belucistan’da veya diğer bölgelerdeki ailelerine dönüyorlar. Bu bölgelerde mültecilerimiz var. 3.5 milyon insan. Bir diğer deyişle bölgede 35 lakh (1 lakh: 100 bine eşit bir sayı birimi) insan var.
Bunların binlercesi bizim insanımız olabilir, aileleri Durand Hattı’nın dört bir yanındadır. Gelirler, yaralanırlar, hastalanırlar ve hattı geçerlerken, elbette bu ülkedeki hastanelere ve doktorlara giderler. 20 yıldır, 30 yıldır oradalar, burada da hastaneleri ve tıp hizmetlerini kullanıyorlar. 40 senedir. Şimdi ise Molla Birader Ahund buraya gitti, bazı hastaları ziyaret etti ve onlara kendisinin burada olduğunu söyledi. Bunun zararlı bir yanı yok. Bu resmi bir ziyaret. Hiç kimseyle de danışmada bulunulmadı. Pakistan’a gittiğinizde milli meselelere yardımcı olursunuz.
TOLO News: Ancak Bay Mücahid, bu video burada. Sosyal medyada. O, bölgedeki mensuplarınızın arasında, tüm liderlerinizin orada olduğunu söylüyor. Pakistan İçişleri Bakanı Raşid Ahmed’in Geo News ile yaptığı son röportajda, birçok Taliban liderinin ailesinin Pakistan’da olduğunu söylediğini biliyorsunuz. Adres de verdi. Loy Ber’de, Bara Kunah’da.
Mücahid: Bir kez daha, Pakistan’da mensuplarımızın olabileceğini söyleyeceğim çünkü burada mültecilerimiz var. Mensuplarımız mülteciler arasında olabilir, aileleri orada olabilir, burada cihat ediyorlar ve oraya gidip ailelerini ziyaret ediyorlar. Aileleri 40 senedir orada. Bir önceki cihat sırasında oraya göç etmişler. Bunu reddedemeyiz. Ancak, böyle söyleyelim. Bakalım Pakistan’ın bu insanlar üzerinde bir etkisi var mı yok mu. Liderlerimiz Pakistan’da şehit edildi. (Molla Ahtar) Mansur, Kandahar’ın Hakriz bölgesine giderken bir sınır bölgesinde, yol üzerinde şehit edildi. Molla Birader Ahund 8 yıl Pakistan’da hapsedildi. Birçok valimiz, yetkilimiz (aynı şekilde).
TOLO News: Molla Ömer Pakistan’da vefat etti.
Mücahid: Hayır, hayır. Bu yanlış. O Zabul ilinin Şinkay ilçesinde vefat etti.
TOLO News: Ancak rapor…
Mücahid: Molla Ubeydullah Pakistan cezaevlerinde şehit edildi. Onun hakkında haber bile yapılmadı. Pakistan tarafından tutuklanmıştı. Liderlerimiz böyle bir akıbetle karşılaşırken, orası nasıl olur da bizler için güvenli bir merkez veya danışma yeri olabilir?
TOLO News: Haklısınız, ama bahsettiğim gibi, Pakistan’ın İçişleri Bakanı, birçok Taliban yetkilisinin ailesinin Pakistan’da olduğunu söyledi. Ve öte yandan, sizin Pakistan Talibanı’nın (TTP) Pakistan’da faaliyet göstermesine izin vermemenizi istedi. Pakistan İçişleri Bakanı’na cevabınız ne? Kendisinde böyle bir hakkı nasıl buluyor?
Mücahid: Bu ifadeleri reddettik. Bay Necefizade ile röportajında Pakistan Dışişleri Bakanı’nın son açıklamalarını duymuş olmalısınız. Bu gibi açıklamalarda bulunmadı. Bunları reddetti. Pakistan kendi içişleri ve dışişleri bakanlarını koordina etmeli, daha sonra eleştirilerde bulunmalı. Liderlerimizin ailelerinin de liderlerimizin de orada olduğuna dair iddiaları reddediyoruz. Elbette mültecilerimiz var. Pakistan’da üç milyon Afgan mülteci var, belki İran’da da böyle. Aynı zamanda Dubai’de, Suudi Arabistan’da mültecilerimiz var, Katar gibi diğer ülkelerde mensuplarımızın aileleri var. Şüphe yok ki buralara savaşlar sırasında gittiler ve göç ettiler. Evlerini terk etmek zorunda kaldılar ve terk ettiler. Ancak bu bizim başka ülkelerin kuklası olduğumuz, onlara satıldığımız anlamına gelmiyor.
TOLO News: Bay Mücahid, neden saflarınızda savaşan Pakistanlılar var?
Mücahid: Bu iyi bir soru. Bu hiçbir yerde onaylanmadı. Sadece Facebook’taki bazı yazılar ve Paktiya’da birkaç gün önce paylaşılan bir fotoğraf var. Bunlar yaşayan kişiler ve öldürülmediler. Keşmir’deler, onlar Keşmirli mücahitler.
TOLO News: Bay Mücahid, tutuklanan şahıslardan biri…
Mücahid: Facebook’taki gönderilerde olan kişiler.
TOLO News: Pakistan kimlik kartlarına (mı) sahipler?
Mücahid: Hayır. Anlatmama izin verin. Bu şahsı takip ettik. Kendisi Suudi Arabistan’da yaşıyor. Suudi Arabistan’a (Pakistan’dan) uçuşlar koronavirüsün yayılması nedeniyle durdurulduğu için, buraya Afganistan üzerinden seyahat ediyordu. Suudi Arabistan’a gidiyordu. Vizesi ve pasaportu da vardı. Paktiya’da yakalandı ve onun Pakistan askeri olduğunu iddia ettiler. Eğer o Pakistan askeri olsaydı, şayet ülkesinin bir lideri varsa, eğer birisi askeri bir müdahale girişiminde bulunduysa, veya bu ülkede askeri bir şahıs tutuklandıysa, büyükelçi çağırılır, dışişleri bakanı eleştirisini yapar, konu uluslararası arenaya taşınır ve tenkit ediliyor.
Böyle bir durum nasıl olmuş olabilir, diplomatik cephede hiç kimse tek bir adım atmamışken? Bu Facebook ve Twitter’da yapılan bir propaganda. Araştırmanızı doğru yapmanız gerekiyor. Bu kişi Suudi Arabistan’a gitmek isteyen bir yolcuydu. İslamabad’dan Suudi Arabistan’a uçuşlar yasaklandığı için (kara yoluyla) Suudi Arabistan’a gidiyordu.
TOLO News: Ama bu kişi açıklamalarında bir buçuk yıl Pakistan’da eğitim aldığını, Pakistanlıların kendisinden Taliban saflarına gidip diğer Pakistan askerleriyle beraber savaşmasını istediğini söyledi.
Mücahid: Bu gibi şeyler işkence altında itiraf edilen şeyler. Taliban’a karşı propaganda yapmak için işkence altında böyle şeyler söyleyebilirler.
TOLO News: Bay Mücahid, Afganistan’da bir barış planına dair birçok şey söyleniyor. Taliban’ın planı nerede? Örneğin siyasi yapıya dair, şartlarınıza dair, bakış açınıza dair.
Mücahid: Barış planımız cebimizde (hazır). Görüşmeler için oturduğumuzda ve müzakereler başladığında, planımızı sunacağız ve tartışacağız. Bu medya için değil.
TOLO News: Şahıslar önemli mi? Yani planın detaylarını bilip bilmemeleri? Bazıları, bir planı okumadığımız zaman durumun sorgulanabilir bir hal alacağını söylüyor. Bunu sunacak kaynaklarınız var. Bir internet siteniz var. İnsanlar sizin şartlarınızı ve programınızı bilmemiz gerektiğini söylüyor.
Mücahid: Hayır, bu müzakerelerde tartışacağımız bir şeylerden biridir. İnsanların erişimini gelince, bir şey üzerinde tartışıp anlaştığımız zaman bunu insanlarla paylaşırız.
TOLO News: Müzakerelerin dışında Bay Mücahid. Aklınızda ve “cebinizde” olduğunu söylediğiniz planda ne var? Bunu neden insanlarla paylaşmıyorsunuz? İnsanlar aslında aklınızda ne olduğunu bilmeli değil mi?
Mücahid: Biliyorsunuz ki müzakerelerde iki taraf arasında tartışılan bu konular nihai değildir. Bir diğer deyişle üzerinde karara varılmamış konulardır.
TOLO News: Müzakerelerden bahsetmiyoruz.
Mücahid: Hayır, hayır. Gördüğümüz zorluklar ve medyada çıkan şeyler. Arkadaşlarımızın dinleyip anlayacağı doğru, ama barışı zedelemek için bekleyenler, barışın tesisine izin vermeyenler ve müzakere sürecinin ilerlemesine izin vermeyenler var. Bunlar zorluk çıkarıyor ve yolda engeller oluşturuyorlar. Bunun ardından görüşmeler ihtilaflı bir hal alıyor.
Görüşmelerin ilkelerine dair tartışmaların ne kadar uzun sürdüğüne ve halkımızın bu reaksiyonlardan nasıl etkilendiğine şahitlik ettiniz. Şii-Sunni meselesi bile gündeme geldi. Durumun arkasında bu meseleler var.
TOLO News: Röportaj için zamanımız oldukça kısıtlı. Mesela siz sıklıkla İslami sistem diyorsunuz ve buna burada Afgan hükümeti tarafından üst bir düzeyde karşı çıkılıyor. İnsanlar sizin bahsettiğiniz İslami sistemin ne olduğunu bilmeli mi bilmemeli mi? Bu açıklanmalı mı açıklanmamalı mı?
Mücahid: Hayır, bunun bir açıklaması var. İslami sistem gizli saklı bir şey değil. İslam sistemden bahseder. İslam fıkhı bununla doludur. Tüm Müslüman alimler ve bizim İslam alimlerimiz de bir İslami sistemin ne anlama geldiğini bilir. Bu tüm İslami hukukun uygulandığı anlamına gelir. Fıkhın ilkeleri temelinde bir sistem inşa etmek anlamına gelir. Salih insanların sistemin parçası olduğu, karar vericilerin uzmanlar olduğu, tavsiye verenlerin uzmanlar olduğu, liderin Müslüman, dürüst, adil, eğitimli, dini ilkelere bağlı, erdemli olduğu bir sistem anlamına gelir. Gasıp, hırsız biri olmadığı, dışarıdan dikte edilmediği anlamına gelir. Müslüman bir ülkeyi yönettiği için İslam’a dair derin bir bilgisi olması gerekir. Bunlar şartlardır.
TOLO News: Size iki hususi soru sormama izin verin. Siz İslami sistem diyorsunuz. Bu bir cumhuriyet olmalı değil mi? İkincisi, seçimler bunun bir parçası olmalı mı?
Mücahid: Bunlar tüm Afganlarca tartışılan meseleler.
TOLO News: Siz ne istiyorsunuz?
Mücahid: Bizim arzuladığımız sistem ehl el hal ve’l akd şûrası temelinde olmalı. Veya alimler konseyi şeklinde. Fıkıh (anlayış) ve ilim sahibi alimler. Sistemi onlar yapmalı.
TOLO News: Öyleyse seçimleri reddediyorsunuz (öyle mi)?
Mücahid: Bizim bakışımıza göre seçimler etkili değil. Seçimlerin etkisini geçtiğimiz 20 sene boyunca ülkemizde gördük.
TOLO News: Ancak dünyadaki 57 Müslüman ülkenin büyük çoğunluğu ya bir cumhuriyet veya cumhuriyet gibi. Bunların bazıları seçimleri tecrübe etti ve başarılı oldu.
Mücahid: Hayır olmadılar. Hiçbir ülke başarılı olmadı. Seçimleri tecrübe eden Müslüman ülkeler sorunlarla ve zorluklarla karşılaştılar. Pakistan dünyanın en borçlı ülkesi. Onlarda seçim var. Başka ülkelerde de böyle meseleler var. İran’da da seçimler var ancak insanlar mutlu değil. Mehdi Kerrubi’ye ve buradaki gösterilere şahit oldunuz. Aynı zamanda diğer ülkelerde, (mesela) Türkiye’de şartları değiştirmekten başka bir seçenek kalmadı ve defalarca (ana)yasa değişikliği yaptılar. Mısır’da seçimler başarısızlığa yol açtı. Mursi bile hapsedildi ve şehit edildi. Cezayir de başarısız oldu. Diğer ülkeler de.
TOLO News: Cumhuriyet sistemiyle probleminiz var ve emirlik sizin kırmızı çizginiz (mi)?
Mücahid: Problemimiz yok. Bu bizim tavsiyemiz (tavsiye edeceğimiz bir sistem) değil. Cumhuriyeti tavsiye etmeyiz. Bu tartışılabilir ancak istediğimiz sistem İslami bir sistemdir.
TOLO News: Emirlik sizin kırmızı çizginiz mi değil mi Bay Mücahid?
Mücahid: Hayır, buna kırmızı çizgi diyemeyiz çünkü bu müzakere ediliyor. İnsanlara tek taraflı bir kararı dayatamayız. Müzakerelerde bulunacağız ve bunların neticeleri kırmızı çizgi olacak.
TOLO News: Tamam, o halde bir İslam emirliği kırmızı çizginiz değil. Bazı kısa sorularım var.
Mücahid: Hayır hayır. Bu bizim talebimiz. Kırmızı çizgi değil çünkü biz bir şey demeden önce bunu müzakere etmemiz gerekiyor. Daha sonra belki başarısız olacağımız bir şeye kırmızı çizgi diyemeyiz.
TOLO News: Tamam. Bazı kısa sorularım var. İfade hürriyetine dair düşünceniz nedir Bay Mücahid? Örneğin, sizin hükümetinizde veya parçası olacağınız bir hükümette, bir muhabir liderinizi veya bir bakanınızı eleştirebilir mi?
Mücahid: Şüphesiz, bunu yapabilir. İslam’ın zirve zamanlarında, Hazreti Ömer Müslümanların halifesiydi. Onu (dahi) eleştirdiler. Tenkit bir gerekliliktir. Tenkidin bizatihi kendisi ıslah anlamına gelir. Veya bir şeyi ıslah etmek anlamına. Bu birinin bizim bakanımızı ıslah etmeye çalıştığı veya ona nasihat ettiği anlamına gelir.
TOLO News: Bugünkü gibi mi veya bundan daha mı az Bay Mücahid? Görüyorsunuz, TOLO News’te biz devlet başkanını en güçlü ifadelerle eleştirebiliyoruz, ona meydan okuyoruz, onu davet ediyoruz. Bugünkü gibi mi veya bundan daha mı az?
Mücahid: Hayır hayır. Bir mesele var. Birisi küfür, karakter suikasti, diğer ise tenkit. Eğer bu sağlıklıysa çok iyi olacaktır.
TOLO News: Bizim bugün yaptığımız nedir?
Mücahid: Bugünün medyasını onaylayamayız, zira 20 senedir bu medya organları şahsi amaçlar için bir tarafça finanse ediliyor. Bazen etnik meseleleri körüklüyorlar, bazen ayrımcılık yapıyorlar ve bazen insanlar arasında çatışma çıkarıyorlar.
TOLO News: Bunun kanıtlanması gerekir. Söylediğiniz şey bir iddia.
Mücahid: Hayır, bir iddia değil. Bu kanıtlı bir şeydir.
TOLO News: Söylediğiniz ifade hürriyeti bugünden daha çok mu kısıtlı olacak yoksa daha az mı?
Mücahid: Bugünden daha ıslah edilmiş olacak.
TOLO News: Peki. Bu ıslah ne anlama geliyor?
Mücahid: Şahıslara hakaret etmeye izin verilmeyeceği anlamına geliyor.
TOLO News: Örneğin, yaptığımız hangi şey bir hakaret.
Mücahid: Evet, bizler hakarete uğruyoruz. Sizin medya organlarınızda, birçok kez.
TOLO News: Peki. Örneğin sizin parçası olduğunuz bir hükümet altında bir kadın haber sunabilecek mi?
Mücahid: Bunu yönetime ve kanunlara bırakalım. Bunu yapıp yapamayacağına bunlar karar verecektir. Yapabilseler de şartlar olacaktır.
TOLO News: Sizin görüşünüz nedir? Kadınlar muhabir olarak çalışabilir mi?
Mücahid: Buna şu anda karar veremeyiz. Bu hukuka ve detaylara dair bir meseledir. Bir hükümet inşa edildiğinde, detaylara ve kanunlara ihtiyacı olacak. Bir tarafın sözcüsü olarak konuşmak, tüm Afganistan için bir kanun ortaya atmak ve bunun tamamen uygulanmasını istemek gibi bir şey yapmak istemem. İslami mantık ilminde ilkeler vardır.
TOLO News: Siz yetkili bir temsilcisiniz ve Taliban’ın görüşünü aktarabilirsiniz. Örneğin, kadınlar hangi sahalarda çalışabilir? Devlet başkanı olabilirler mi? Şarkı söyleyebilirler mi? Gazeteci olabilirler mi, olamazlar mı?
Mücahid: Hayır, devlet başkanı olamazlar. İslam fıkhı buna izin vermez. Ancak kendi bölgelerinde çalışabilirler. Bu kadının haysiyet ve vakarının, ailesinin haysiyet ve vakarının güvenli olduğu ve korunduğu bölge anlamına gelir. Bu durumda çalışabilir, eğitim alabilir, sosyal faaliyetlerde bulunabilir, ancak İslami ilkeleri takip etmelidir.
TOLO News: Şarkı söyleyeblir mi?
Mücahid: Siz bana söyleyin. Şeriat’a göre şarkı söyleyebilir mi?
TOLO News: Benim cevap vermem gerekmiyor. Size ben soruyorum.
Mücahid: Hayır hayır. Siz Müslüman bir ailede doğdunuz. Nihayetinde siz bir Müslümansınız, elhamdulillah. Şarkı söyleyebilir mi?
TOLO News: Bir muhabir olarak benim sorumluluğum sormaktır Bay Mücahid. Cevap vermek değil.
Mücahid: Buna herkes yanıt verebilir. Müslüman Müslümandır.
TOLO News: Taliban’ın bakış açısını bilmek istiyorum çünkü herkesin farklı bir bakışı var.
Mücahid: Hayır, şarkı söyleyemez. İslam’a göre söyleyemez. Bu bizim bakış açımız değil, İslam’ın bakış açısı. Eğer bilmiyorsanız bilmeniz gerekir. Bir alime sormanız gerekir.
TOLO News: Doğru. Bunu sormam bilmediğim anlamına gelmiyor. Bir muhabir olarak soruyorum ve sizin bakışınızı öğrenmek istiyorum.
Mücahid: Bu sorulması gerekmeyen vazıh (açık) bir konu.
TOLO News: Örneğin (Cevzcan ilinin) Akça ilçesinde kadınların bir mahrem olmadan dışarı çıkamayacağını söylediniz. İnsanlar şunu sorabilir…
Mücahid: Bu bir söylenti. Akça da bu tarz söylentilere şahitlik etti. Tahar da. Birçok örnekte, bazı kural ve düzenlemelerin empoze edildiği söylendi. Ve bu hukuk zamanıdır. Bu bir sistem inşa edildiğinde mümkündür. İnsanlar kanun altında toplanır, ve önceden de buna hazırlık olarak bir zihniyete sahip olurlar. Kanunlar teşkil edilir, bir konseyin onayıyla onaylanırlar, ardından ülkenin kanunu ilan edilir. Ardından da uygulanır. Bunun için özel bir prosedür vardır. Kimse yasaların uygulanmasını kendisi seçmez. Akça’da, Tahar’da ve bazı bögelerde duyduğumuz bu iddiaları soruşturduk. Buralarda böyle şeyler olmadı. Bu insanların aklını karıştırmak için bir propaganda.
TOLO News: Son iki soru… Birçok insan, Amerikalılar ve Moskova ile diğer yerlerde sizin heyetlerinizle buluşanlar da dahil, Taliban’ın değiştiğini ve 1990’lardaki kişiler olmadıklarını söylüyor. Buna katılıyor musunuz? Değiştiler mi?
Mücahid: Bunu bir başka şekilde yorumluyorum. Bu bir yorum meselesi. Bizler daha fazla tecrübe kazandık. Daha çok bilgi edindik. Yahut, insanlar yaşlandıkça, elbette, daha çok esneklik gösteriyorlar, tecrübeleri artıyor. Bu bizlerin değiştiği anlamına gelebilir. Daha çok tecrübe kazanmış olabiliriz. O zamanlar gençtik ve hislerimiz vardı. İnsanların yaşlanması gibi hareketler de yaşlanır. Kendi esnekliklerine sahip olurlar. Tamamlandığı anlamına gelir, daha bilgi sahibi, daha tecrübeli olduğu anlamına. Bu yoruma göre, evet, değişimler olabilir.
TOLO News: Örneğin, bir ili ele geçirirseniz, veya bir hükümette yer alırsanız, yahut sizin kontrolünüzde bir hükümet olursa, kadınlar falakaya yatırılacak mı? Kırbaçlanacaklar mı? Bir mahrem olmadan dışarı çıkabilecekler mi?
Mücahid: Bunların birisi Şeriat ile ilgili bir mesele. Bunun hakkında diyeceğim şey, bizim Şeriat’ın bir ilkesini değiştiremeyeceğimiz. Gerçek şu ki değişmiş olsak da olmasak da, değiştiklerini göstermek için sakallarını traş eden, takım elbise ve kravat takan bazı mücahit liderleri gibi (değiliz). Bu tarz bir değişim yasaklanmıştır ve kötü bir değişimdir.
Aslında bunun anlamı şudur: İslami kurallar olduğunda ben kabul ederim. Siz Müslümansınız ve siz de kabul edersiniz. Afganistan halkı Müslümandır ve onlar da kabul edeceklerdir. Kanunlara uyuyoruz veya uymuyoruz diyemeyiz. Uyarız. Bundan İslam fıkhında bahsedilmiştir. Bahsettiğiniz mahrem meselesi Şeriat’ta yer alan bir mefhumdur. Bir kadın, mahremi olmadan seyahat edemez. Elbette bu seyahatın şartları açıklanmıştır. Çevrenin kurallara uygun ve düzgün olduğu, kadının korunaklı ve güvende olduğu bir ortamda, bir mahreme gerek yoktur. Eğer bunlar yoksa, tehlike varsa, mahrem gerekir. Bunlar Şeriat’ın ilkeleridir. Bunları değiştiremeyiz. Değiştiremezsiniz. İslami bir sistem bunları uygular.
TOLO News: Son soru olarak, sizin seçiminiz nedir Bay Mücahid? Savaş mı barış mı? Savaşa devam mı edeceksiniz yoksa müzakere masasına mı döneceksiniz?
Mücahid: İki yolumuz var. Müzakereler bizim önceliğimiz. Müzakereler ve anlayış. Bu önceliğimiz ve tercih edeceğimiz şey. Ve eğer gerekirse, bir kez daha zorluklarla karşılaşırsak, engellerle karşılaşırsak, 16 aydır karşılaştığımız gibi öldürmelerle karşılaşırsak, ikinci seçenek olan savaşı seçmek zorunda kalırız.
TOLO News: Talban Sözcüsü Bay Zebihullah Mücahid, teşekkrüz ederiz.
Mücahid: Verdiğiniz fırsat ve gösterdiğiniz sabır için ben teşekkür ederim.
“Taliban Sözcüsü Zebihullah Mücahid röportajı” için bir yanıt
[…] Taliban’ın anlaşma sürecinde El Kaide temsilcileri ile de fikir alışverişinde bulunduğu belirtilirken, hareketin Sözcüsü Zebihullah Mücahid, El Kaide ile bağlarını koparmanın anlaşmada yeri olmadığını, sadece grubun Afganistan’dan saldırı düzenlemeyeceğini kaydetmişti. […]