Kategoriler
Ortadoğu

Türkiye-Esed rejimi normalleşmesiyle ilgili HTŞ’den ilk açıklama

Suriye’de İdlib merkezli en etkin muhalif oluşum olan Tahrir el Şam Heyeti’nin yöneticilerinden Abdurrahim Attun, Türkiye ile Beşar Esed rejimi arasında devam eden normalleşme süreciyle ilgili olarak açıklamalarda bulundu.

“Biz (devrim), Türkiye ve Rejim” başlıklı yazısında Attun, Türkiye ile Esed rejimi arasında devam eden normalleşme sürecine dair dikkat çekici ifadelerde bulundu.

Attun’un konuyla ilgili açıklaması şu şekilde:

“Her özgür devrimci, mücahid, murabıt, direnişçinin; devrimcilerden, mücahidlerden, muhacirlerden ve tehcir olunanlardan dik duran, sebat edenlerin, Türkiye başkanı ve katil Beşşar arasında katil Putin gözetiminde bir görüşmenin gerçekleşmesi hakkındaki Türkiye taraflı açıklamalardan etkilenmemeleri gerekir.

Bu görüşmeler ister medya tüketimi ya da bir sürecin atlatılması maksadıyla ya da Türkiye idaresinin yönelimini temsil etsin fark etmez; bizim, Türkiye’nin temelde diğer devletler gibi ulusal çıkarları gereğince hareket ettiğini bilmemiz gerekir. Birçokları devletlerin tutumlarını duygusal olarak yorumlayarak, sevgi ve etkilenme saikiyle Türkiye’yi “Yeni Osmanlı Hilafet Devleti” ya da nefret ve hoşnutsuzluk saikiyle Türkiye’yi Batı ve emirlerine uyan bir uşak görme hatasına düşmektedir.

“Türkiye’nin bölgede bir ağırlığı vardır”

Gerçekte Türkiye kendisini bir “hilafet devleti” olarak sunmamaktadır. Aynı şekilde Batı veya Doğu emirleri gereğince hareket eden bir devlet de değildir. Türkiye, bölgesel çapta bir devlettir ve bölgede bir ağırlığı vardır. Kendine göre çıkarları gereği ve ahlaki yönünü ihmal etmeyerek devrimin yanında durmuştur.

Türkiye’nin bazı çıkarları devrimle örtüşmektedir, evet. Ancak Türkiye’nin Rusya’yla da çıkarları bulunmaktadır. Diğer yandan İran’la, Avrupa ve Amerika Batı’sıyla da çıkarları vardır. Dördüncü olarak Arap çevreleriyle ve beşinci ve altınca taraflarla da çıkarları vardır. Yine bunların dışında dahili çıkarları vardır.

Seçim süreciyle birlikte Türkiye’nin iç durumunun yapılan açıklama ve atılan adımlara etkileri ve yansımaları olabilir. Belki yapılan açıklamaların, bir takım yönelimlere dönüşmesi etkisi bile olabilir. Özellikle de devrim öncesinde Suriye’yi Türkiye’ye bağlayan ilişki yapısı, Türkiye açısından devrim sürecinin daha uzun sürecek gözükmesi, Rusya’nın gerçekleştirdiği askeri başarılardan sonra diplomatik olarak Esed’i siyasi sürece katma çabalarını göz önüne aldığımızda…

“Türkiye’nin açıklamalarının bize ciddi bir etkisi olmayacaktır”

Türkiye veya başkası olsun katil Beşşar’a karşı atılan her adımı biz kınasak da, Türkiye tutumuna ister muvafakat edelim ya da kınayıp eleştirelim, yalnız başına kınama yeterli olmayacağı için burada bizi kınamadan daha fazla ilgilendiren, devrimci ve mücahid güçler olarak bizim tutumumuzdur. Halledilmesi gereken ihtilaflarımızı kabul etmekle birlikte, mücrim rejimle uzlaşılması ya da yeniden normalleşilmesi hususunda bizim sözümüz bir olduğu ve bu rejimi devirene kadar devrim ve cihad yolunu sürdürme azmimiz devam ettiği sürece; Türkiye’nin açıklamalarının ya da görüşmelerinin -konu Türkiye’nin bir yönelimi haline geldiğinde bazı etkilerin olabileceği olasılığına rağmen- bize ciddi bir etkisi olmayacaktır.

Bunları Türkiye devletinden sadır olacak her hangi bir tutumu gerekçelendirmek için söylemiyorum. Katilin yüzüne tebessümün bile bir gerekçesi olamazken, görüşme asla kabul edilemez. Bunları söylemememin nedeni, durumu ve vakıayı yorumlamadır; zira böylece sahip olduğumuz çözüme yönelebiliriz. Ancak biz bunu başkalarından bekliyor ve yapmadığında ise, tutumumuzu birleştirdiğimizde yapabileceklerimizi görmezden gelip sövmeye ve kınamalara başlıyoruz.

İster Türkiye ister başkaları olsun ihtilaflarımızın veya başka gediklerimizden girmesine izin veren biz isek, kendi çıkarları ardında yürüyen Türkiye’yi kınayamayız. Bilakis mücrim Beşşar Esed rejimini devirmek ve Araplık, İslam ve tarihin bir parçası olarak bize yaraşır bir Suriye inşa etmeyi isteyen devrimciler ve mücahidler olarak yüce ve genel çıkarlarımız üzerinde ittifak etmediysek, önce kendimizi kınayalım.

İster bir devlet ister daha aşağısı olsun kendisine saygı duyan bir yapı, önceliklerine göre bir strateji ve hedef belirlemeye çalışır; imkan ve enerjilerini bu uğurda kullanır ve geçenler ışığında çıkarlarını gerçekleştirecek ilişkiler kurar.

“En önemli önceliğimiz rejim devrilene kadar yola devam etmektir”

Hepimizin de bildiği üzere, bizim en önemli önceliğimiz, mücrim rejim devrilene kadar bu yolda devam etmektir.
Buna göre, hepimizin rejimi devirme hedefi üzerine bir ilişki geliştirmesi gerekir. Rejimin devrilmesi, bu devrimin birinci ve en yüce çıkarıdır. Komşu Türkiye ve diğer yapı ve devletlerle bunun ışığında ilişkiler geliştirilmelidir. Türkiye, herkesten mücrim Esed’le uzlaşma adımlarının atılmasına karşı bir birleşme görmediğinde, karşı çıkılma hesabını yapmayacağı bir devrim yapısına aldırış etmeden hareket edecektir.

Aramızdaki ihtilafların, korkulan bir uzlaşmanın sağlanmasını bozmada birleşmemizden daha büyük olduğuna inanmıyorum. Buna mukabil her hangi bir uzlaşma ya da normalleşme adımına karşı birlik olduğumuzda, çözümün bizim elimizde olduğuna inanıyorum. Tabi ki bu, bir gecede birleşeceğimiz anlamına gelmez. Bu, şer’i gerekliliğine rağmen şu andaki durumumuzda mümkün olmayacak bir istektir.

Türkiye gördüğü çıkarları gereceğince hareket etsin, biz de hep birlikte devrimimizin çıkarları ve öncelikleri gereceğince hareket edelim. Türkiye veya bir başkası olsun -Türkiye’ye düşman olmadan- her hangi bir tarafın çıkarları, ajandaları, öncelikleri veya baskıları gereği hareket etmeyelim. O vakit Türkiye’nin kararları, hareketleri ve açıklamalarında bizim tutumlarımızı da hesaba kattığını görürüz.

Hepimiz İslam bağından sonra devrim ve cihad bağıyla bir araya geldik ve mücrim rejimin devrilmesinin önceliğinde bir ihtilafımız yok. Belki de bu, hareketlerimizi ve tutumlarımızı ona göre belirleyeceğimiz birleştirici nokta olur ve bu ortak nokta üzerinden ilerlemeye devam ederiz.

Bunları belirli bir cemaat ya da örgüte söylemiyorum, bilakis genel devrim güçlerine hitap ediyorum; Türkiye’den sadır olması mümkün olan tavırlar karşısında hareket edebileceğimiz eylemsel bir tutum sergileyebiliriz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir